19 Haziran 2010

Bak Kişi, ben meşgul bir adamım... yalan.

Artık tanıdın. Mazeretim olduğu sürece gönlümden gelmeyen şeyleri yapmamaya meğilliyim. Ve inan bana elimde bana en az iki sene yetecek kadar mazeret var.
Bir böcek. Siyah, küçük, uçabilen, iyi aileden gelmişe benzeyen ancak biraz kararsız. İzleyip duruyorum. Kimse fark etmiyor. Bu arkadaş ara sıra kendisinin orada olduğundan habersiz ablamın oturduğu kanepede dolaşıyor. Bazen ışığın orada dolanıyor ama sonra sanki yapmaması gereken bir şey yapmış gibi hemen karanlık bir yere kaçıyor. Bana yaklaşması yasak ama, çok yaklaşırsa parmağımla çakıveriyorum bir tane. Fakat merak etme, Kişi; elim hafiftir. Zaten her seferinde geri dönüyor. Diyeceksin, aynı böcek olduğu ne malum? Vala artık tanıdım kendisini elli metre öteden görsem anteninden tanırım.
---------------------------------------------------------------------------

Eski bir kitap serisini tekrar okumaya başladım. Okuyalı bayağı zaman geçti. Ama ne diyeyim ya, eski kitabın kapağını açıp da sayfalarını şöyle bir pırpırladım mı (o eyleme özel bir kelime var mı?) bir güzel koktu, anlatamam. İyi gidiyor şimdilik, sıkılmadım.

----------------------------------------------------------------------------
Arada kendimi oda eşyalarının, asma tavandaki hoparlörün içindeki gümüşi yansıtıcı bir yüzeyle kaplanmış bombeli parçasından sırıtan bir surat oluşturarak yansımalarına bakarak bu özverili güleryüzlülüğe karşılık niteliğinde aynen sırıtırken buluyorum. Hmm, uzun ve tuhaf bir cümle oldu. Kısaca tavandaki bir hoparlörün içinde gördüğüm bir sırıtan surata sırıtıyorum. Hayır deli değilim. Deli olan kedi: http://mycatisretarded.com/post/195323182

------------------------------------------------------------------------------
Hmm, odaların birinden kusma sesleri gelirken ben yine tavana bakıyorum ve düşündüm. Baş sağlığı dilemek. Kültürümüzde bir adet ve ağız alışkanlığıdır. Ölen kişinin yakınlarına gidilir sırayla mahalde bulunan herkese aynısı söylenir. Kişinin şansı varsa soyun büyük kısmını tek odada yakalar ve söz konusu kelimeleri ortaya telafuz ederek oturanların arasına katılır. Baş sağlığı dilemenin kendisi veya samimiyetini alaya aldığımı sanma, Kişi, (buradan çatan kaşlarını görebiliyorum) şimdi sadede geleceğim.

Ben kelimelerin kendilerine taktım. 'Başın sağ olsun' demek ne demek? 'Ölen kişiyi boşver sıkma canını, sen sağsın ve sağ kalasın e mi?' anlamına geliyor gibi. Öncelikli olan birisinin ölmesi değil, geri kalanların sağ kalmasıdır der gibi. Zaten arada yine kalabalık ortamlarda bazıları "Hepimizin başı sağ olsun." der akraba olmamasına rağmen. Cümleyi kelimesi kelimesine kastettiğini bilsem derim "Vay çakala bak kendini de sağlama alıyor."

Söylemin kökeni nereye kadar gidiyor merak ediyorum doğrusu. Tuhaf. Tabi, işin aslı farklı. Değiş zamanla ek anlamlar kazanıyor, artık baş sağlığı dilediğimizde ne kadar üzgün olduğumuzu, karşıdakinin acısının bir kısmını paylaştığımızı da kastediyoruz. Fakat üstünde bu kadar düşündükten sonra acaba bir dağa baş sağlığı dilemeyip direk ne kadar üzgün olduğumu mu söylesem diye kararsız kaldım; ancak bu sefer karşıdaki "Lavuğa bak baş sağlığı bile dilemedi, belli bunun sadece helvadan yemeğe geldiği." diye düşünebilir.

-----------------------------------------------------------------------

Neyse ya, saat geceyarısını iki geçiyor. Bu yazıya bir son vereyim artık, Kişi. Hem sen de yat... Yok, yatma, yarın Pazar. Kim Cumartesi erken yatar ki?

Ben seni gözkapaklarımın ardındaki gülüşünle sevdim. Vuy vuy vuy, ilaç fazla geldi.

HADEN!

Art by battybuddy and gatesart, respectively.

1 yorum:

Özge T. dedi ki...

başınız sağolsun'un anlamsızlığını ben de düşünmüştüm. direk anlamsız bence! ama sanırım o evrede kimse mantıklı düşünemiyor.

bunları düşünme lütfen, ben sadece hem seni hem kişiyi daha sık okumak istiyorum,
seni öperim!