28 Aralık 2008

bir insan iki insan üç insan
sen yalnızsın san
dört insan beş insan altı insan
yine de yalnızsan
yedi insan sekiz insan dokuz insan
düzelecek san
on insan onbir insan oniki insan
biraz yalnız kalsan........
.......................................eee...
art by hordel @DeviantArt

23 Aralık 2008

Hediyeler


Çatlamış yaklaşım
Kırık bir başkalaşım
Tabakhanelerde şekillenenler,
Ne hoş durdunuz duvarlarda.

Eskimiş hediyeler atılır mı, atılmalı mı? Her sene yenileri gelir alır yerini evin bir köşesinde.

Anlamsız, kifayesiz. Atsan, sessiz bir ihanet gibidir.

Halbuki veren de unutmuştur verdiğini, pek muhtemel.

Hediye, istenmeyen bir çocuk misali, tek avuntusu tozunu alan temizlikçi kadınlar (alırlarsa o da).

Hediyeler, atılamayacak kadar eskimeden atılmalıdır.

18 Aralık 2008

bazı şeyler vardır, ne olduğunu çıkartamayız
bir sürükleme ve anlaşılmaz bir gıcırdama,
nedir böylesi sızlanan her gece vakti
bir çarpma sesi, demirin demirle buluşması
savaşan mı var, yoksa, demirden bir kapı daha mı kapandı?
bir çığlık işitirsin, fakat nedir;
bir köpeğin sancısı mı, ya da bir çocuğun sevinci?
korkarsın, adam mı öldürüyorlar acaba? uzaklaşırsın.

bir homurdanma duyarsan mesela, baktığında yana
mide gurultusu mu? yoksa hoşnutsuz musun?
fikirler saklı kalırsa diye endişe edersin.

03 Aralık 2008

tüm bildiklerin yanlıştı
bunu anladığında o vakit
sınav sonrası içilen
ilk soğuk yudum olacak
ve sen bu ruh halinin
dayanılmaz hafifliği ile
yerin dibine uçacaksın!
bu bir kehanet ise,
sevgili benlik,
kendi kendine gerçekleştirdiğin;
eylem planın nedir bakalım?

Art by breninllwyd @ DeviantArt

25 Kasım 2008

"Öyle susar ki
Konuşmaktan nefessiz kalır"
Ve bir günün sonu dayandığında kapıya
Bir alacaklı gibi
Acı acı yutkunur sözleri
Kupkuru boğazı
Öyle susar ki
Kediler bile bağırmak ister gibidir
Bastırmak için
Ve günün sonu yığıldığında kapıya
diyecek başka saçmalık kalmamıştır:
Yorgunluktur konuşturan.

Art by Acadian10 @ DeviantArt

19 Kasım 2008

bundan tam on yıl sonraki halini hatırlıyorum
gözlerin daha bir şiş
daha bir baygın, hatta yaşlı
kahkaha ve gözyaşlarının izleri,
olgunluk çizgileri oturmuş yüzüne
ve o çatık kaşların
yıllar öncesi olduğu gibi, güçlü
bundan tam on yıl sonraki halin,
hatırlıyorum...
ve belki orada olmayacak olsam da
seni seviyordum

16 Kasım 2008




















Tek başınayken iyi ve güzel de

yokken duvarlar çirkin ve kötü

başka ırkların diline çevrildiğinde
karalar bağladı, ruh, hatta öldü
çevirmen pek kötüydü

art by Krows @ DevianArt

12 Kasım 2008

gözler yalpalar
kulak grev yapar
akıl nadastadır, çıkmaz
ilgi kendini duyurmaz
ayaklar bakakalır
ten alışmıştır
kalem n'apacağını şaşırır

07 Kasım 2008

kendine korkak pamuk
olmayan rüzgarlarda sallanır
halbuki sen ki sadeceydin
bir kazağın
bir kol yenindeki
bir ipliğin
incecik ucuydun...
art by Klakikocia @ DeviantArt

05 Kasım 2008

Benim...

Eller, benim
Bacaklar, benim
Benim kollar
var ya hani...

Varlar da varım
Teşekkürler
Siz olmasanız var ya...

Yalnız uçan iki göz
Belki bir burun (şaşı bak)
VE hani çıkık gamzelerden (gamzeleri unutma)

hani ibaret,
olacaktım... var ya.

02 Kasım 2008

Gönülde ne yatsa şimdilerde,
sabaha çıkılacak yol gibi
ya da akşama kalan bir rüya misali.
Neydi o dendi, geçenlerde;
Gayrı ihtiyari,
Daha olmayan kırışıklıklara işlendi.

30 Ekim 2008

Tütsü tutan yaşlı bilge
Bir asır oldu durur bakar da
İmanın sükûtmuş
Bir öğüt vermeksizin
Kırılmayı beklersin.



23 Ekim 2008

Kırmamak elde mi
kristalden her şeyi
Bir sözcük yeter
Kalpler kristalden
Onlar kristalden

Ve bir baş çeviriş
Gözleri deviriş
Yetiyor ya parçalamaya
Eller kristalden
İnsan kristalden





Ve keskin cam kırıkları
Bir şey olmaz sandıkları
Halıda yaralı ayak izleri
Anlar kristalden
Evler kristalden


Az önce tokuşturduğumuz bardaklar
Boşlar şimdi, yıkanmamış
Ve biz mutluluğu içiyorduk
Sen kristalden
Ben kristalden


art by aeternus81 @DeviantArt

21 Ekim 2008

Yavşak Bir Aşk Hikayesi

Gün be gün blogun kalitesini aşağı çekiyorum.
----------------------------------------------

Belediyenin daha o sene yaptırdığı sahil yolunda yürümeyi alışkanlık edinmişti: Her gece saat biri vurduğunda, ay ışığı denizin huzursuz kıpırtıları üzerinde dans ederken, yalnız halde, ağır adımlarla... Yol yeniydi; ama onun yolundaki taşlar adımlarıyla eskimişti bile. Yürüken ne yaptığını, veya neler gördüğünü hiç hatırlamazdı; her gece yaptığı sanki düşsel bir yolculuktan ibaretti sanki.


Düşsel... Yürüyüşlerine ilk başladığı zamanlarda bir eşlikçisi vardı; ters yönlere giderlerdi ama bir şekilde birbirlerinin eşlikçisiydiler. Daha ta nerelerden bakışmaya başlar, birbirlerine sırtlarını dönene kadar da ayırmazlardı gözlerini. O bakışmalar ki saatlerce sohbete bedeldi. Biri bakar öteki dinlerdi. O ona o gün yaşadığı güzel uyanışı anlatırdı, diğeri ise pişirdiği harikulade yemeği. Bazen üzüntülü olurdu, dalgın bakışlarından anlardı; sormaksızın ona anlayışla bakardı, aslında tek bir şey dahi anlamadığı halde.

Bu böylece sürüp gitmişti, tek bir kelime etmeksizin; ta ki bir gece yolda kendisini tek başına buluncaya kadar. O zamandan beridir onu görmüyor, artık yürüyüşleri sırasında gözleri hep diğerlerinin arayışı içinde. Sonunda eve döndüğünde ise yüzünde bir ıslaklık hissediyor. Ne olduğunun farkında değil; hava mı çok nemli, yoksa bunlar yalnızca gözüne kaçan çapakların neden olduğu gözyaşları mı?

19 Ekim 2008

"Düşsel bir arayış onunkisi." diyordu doktor, yaşlar içindeki acılı annenin gözlerinin tam içine, acımasızca. "Dış dünyadaki hayal kırıklıklarını bu şekilde yansıtıyor. Üzgünüm ama bu durumdan onu ancak sizin ve bilhassa kendisinin çabaları kurtarabilir. O zamana kadar bu vahşi tepkileri devam edecektir.” Parmakları eskitilmiş ofis masasının üstünde her cümlesini vurgulurcasına tıklıyordu. Tık tık tık...

16 Ekim 2008


















Gider yatarsın yolun ortasına.

Köprüler alçaktır atlamaya,
Yetmez seni almaya kaç sefer gemi
Az gelir sarmalamaya milyonların eli.
Gider yatarsın yolun ortasına.
Beyazdır son gömleğin, kamaşır gözleri
Öleceksindir fakat, az gelir yaşlar,

yetmez
Zaten bekledin mi bu yollardan hiç tır geçmez

Art by Husvik @ DeviantArt

13 Ekim 2008

Ağır ve uzun adımlarla
Geceyi kat etmek
Alışılmış bir oyun bu
Gölgelere basmadan oynanan






Başkasının gölgesinden kaç!
Aşır kendini dokunma ona!
Yine de çalımlayamadığın birisi;
Kendi gölgene düşersin hep.



art by swordsmanphotogher @DeviantArt

02 Ekim 2008

boşuna çalma aklımı
evde değilim
olası gelecekteyim
sankili geçmişte
konuşuyorum, şimdi değil
ellerim seğiriyor, iş değil

26 Eylül 2008


Tüm akıl oyunlarına tabi
Kendi azabından meşru,
Tatminle dolduğun
Huzursuzluğun.
Zıkkım yutmuş beynin
Tadını ezberlemiş dilin
Bıkkındın, soğumuştu terin
Solmuştu artık tenin.
Bildiğin tüm yönleri sevmedin,
Şimdilerde esaretinle 'özgürsün'
Sevin!

fotoğraf: pekthong @ DeviantArt

17 Eylül 2008


















yıllarla birlikte eskir mi

mekan, deniz, hava
sen geçer gidersin
her şey gelir anılarına kalır

anılarına kaldığından mıdır eskir
dostlar, kapılar, sabahlar
şimdi sanki kanlın bıçaklın

görmemezlikten gelir, cezalarsın

cezalar karma misali döner de mi eskir

döngüler, dersler, muhabbetler

fark bile etmezsin, fark etmez

deyip, geçer gidersin

Olagelir.


Fotoğraf: Ilgın Aktener

09 Eylül 2008

Dalyanın Kedileri



Dalyanın dar sokaklarında yürürken dikkat ederseniz eğer, gördüğünüz bütün kedilerin sakat olduğunu eninde sonunda fark edersiniz. Bu sokak kedilerinin ya bir gözü yoktur ya kulakları kesiktir ya da topaldırlar. Dalyan kedileri oldum olası çirkindirler gerçi; zayıf, uzun boyunlu, genelde sanki tikleri varmış gibi hareket eden mendebur hayvanlar. Genelde ilk gördüğünüzde aşırı gelişmiş sıçanlara benzetirsiniz.

Gittim bunu iskelede ağ ören balıkçılara sordum. Bilirsiniz, meslekleri gereği kedilerle en haşır neşir olan kişiler balıkçılardır. İnanın bana onlar da bu konu hakkında bir şey söyleyemediler. Onlara göre kediler hep bu haldeydiler. Hatta çoğu şu güne kadar hayatlarında sağlam bir kedi görmemiş bile.

Durum çok ilgimi çekmişti. Zaten işi gücü olmayan birisi olduğumdan sonraki günlerde kedileri gözlemlemeye başladım.

İlk teorim, bu yörenin kedilerinin çok kavgacı olduklarından ötürü her birinin bir kavgada yaralandıkları şeklindeydi. Fakat birkaç haftada bu kedilerin aslında olması gerekenden çok daha sakin ve barışçıl olduklarını gözlemledim. Kimse kimsenin yemeğine karışmıyor, zaten çevredeki balıkçı lokantalarının çokluğundan ötürü hepsi bir şekilde karınlarını doyuruyorlardı.

Genelde hep tatmin olana kadar bir şeylerin peşini kolay kolay bırakmamamla övünürüm. Fakat bu kedi meselesi benim sabrımın sınırlarını bir hayli zorlamıştı. Haftalar içinde tek bir adım dahi ilerlememişken artık bu durumun bir tür tesadüften ibaret olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tam bu işin peşini bırakıp normal hayatıma geri dönmeyi düşünüyordum ki mahalleye yeni bir kedi geldi.

Bu kedinin özelliği kesinlikle sapasağlam olmasıydı. İşte bir adım.

Bu kedi, sokağın köşesindeki kiralık daireye taşınan ailenin kedisi olmalıydı. Herhalde ev yerleştirme derdi içinde kedinin ayaklarına dolanmasını istememiş olmalılar ki geldikleri gibi hayvanı dışarı salıvermişlerdi. Hem hayvanın çevreyi tanıması lazımdı, değil mi?

Bu kedinin varlığı diğerlerini harekete geçirdi.

Onu gören ilk kedi -beyazdı ve tek gözü görmüyordu- ilk iş olarak onunla koklaştı, sonra müthiş bir tıslamayla koşa koşa uzaklaştı. Bir curcunadır ortalığı sardı. Bir kedi diğerine, ötekisi berikine, beriki her birine haber uçurdu. Sonrasında mahallenin bütün kedileri toplanmış, sokaklarda devriye geziyordu çete misali.

Yeni kediyi restorantların birinin orada dilenirken buldular.
Yapılan şey acımasızdı. Kediler önce yeni olanın etrafını sardılar. Her birinin tüyleri diken dikendi. Bir hırıldamadır sürüp gidiyordu. Sonra önce biri, sonra diğer hepsi yeni kedinin üstüne çullandılar. Kedi çığlıkları kulakları tırmalıyordu.

İş bittiğinde yeni kedi kanlar içinde yerde yatıyordı. Diğerleri sanki hiçbir şey olmamışçasına kendi işlerine dönmek üzere dağıldılar.

Yaralı hayvanın yanına gittim hemen. Hâlâ yaşıyordu; fakat bir bacağı kırık, tek gözü ise yerinde yoktu. Bundan sonra bu da mahallenin sakat kedilerinden biriydi.

Organize bir kendine benzetme söz konusuydu.

İnanılacak gibi değil.

Kedilerin bunu neden yaptığını bilmiyorum. Belki topluma dahil olmanın bedeli, belki de bir tür toplum çapında aşağılık kompleksi. Fakat artık bu kedilerin nasıl sakat kaldığını biliyordum.

Yeni kedi bu haliyle ailesi tarafından pek sevilmedi ve sokağa atıldı. Daha geçen gün onu diğer kedilerle birlikte balıkçıların attığı küçük balıklardan yerken gördüm. Gözünü çıkaran beyaz kediyle yan yanaydı. Nedense iyice zayıflamış, sıçana dönmüştü.

Dalyan dediğin kesinlikle kedileriyle ünlü değildir, çünkü Dalyan'ın kedileri bırakın okşamayı, uzun süre bakılamayacak kadar çirkindirler.

Foto: ~deranged-mongoose @ DeviantArt

06 Eylül 2008

Tan vaktiydi, hışırtıları duydu. Başını yazısından kaldırdıysa bu, kesinlikle hışırtılardan ötürü değildi.

Kıtırtılı hışırtıların eşliğinde Tchaikovsky'nin Rus Dansı çalıyordu.

Bak işte! Bahçedeki biber ağaçları yine kendilerini kaybetmiş, dans ediyorlardı. Yok, hayır, dans dediğinin bir düzeni olur; bunlar tepişiyorlardı. İkili olarak, üçlü bir yandan, beşi bir yerde halay çekiyorlardı hatta. Kökleri bir oraya bir buraya savruluyordu. Yerlere dökülen biber tohumlarının kesif kokusu sinüslerini açıyordu.

Morarmış ellerinden kalemini bıraktı. Mor suratındaki gözleri bir önündeki kağıda, bir dans eden ağaçlara kaydı. Bu yazıya zevk olsun diye başlamıştı, şimdiyse ona işkenceydi. Halbuki maksat eğlenceydi?

Kalemi çat diye vurdu kağıda, ucu kırıldı, kağıt yırtıldı. Yerinden kalktı, masanın ayağına takıldı, düşmedi, toparlandı, dansa katılmak üzere ağaçlara doğru koşmaya başladı. Deli kahkahalarla ağaç halayı ona da yer açtı.

27 Ağustos 2008


Senden yana geçer mi ki zaman?
Kollarında bembeyaz kıllar
Bir ah çekmeye akıl bulursan (pek nadir)
haber ver, yadedelim saçmaları (birlikte)
Ola ki senden gayrı geçti zaman;
Tanımayacaksın zaten, akıl ne fayda
Unutuldu saçmalar, gitti kahkahalar
Hurdacıya vermiştin; nasıl olsa
bir işe yaramadılar

fotoğraf: *gnato @ DeviantArt

16 Ağustos 2008

KaraSinek


Uyku var mı bu gece?
Karasinek!
Yine başıma üşüşecek.
Uyku oldu, peki
Rahat var mı bu gece?
Karasinek!
Üşüştü üşüşecek.
Rahat da olduysa şayet
Sürecek mi bu gece?
Kara sinek
Rüyalarıma düşecek.

Resim: Özgür Kerem Bulur @ Deviantart

02 Haziran 2008


Resim nerden hatırlamıyorum, deviantarttan olması muhtemeldir.

25 Mayıs 2008

Kurdele

















bir kurdele, eski fakat yeni

bir hediyeden bu yana, hatırlatır,

bir zamanlar cezbederdi beni
bir satenden şerit, asılır
bir odanın bir köşesi, bu denli
bir süs görülmedi, sarsılır

bir akıl, anlayamaz

Nedendir, kasılır.
Art by Psychobabbles @Deviantart

19 Mayıs 2008

İşbu Sözleşme


İşbu Sözleşmeden bu yana
Konuşulan tek dil Pürtçe oldu.
Esnek bir dil, Sözleşme gereği,
Herkes kendince yorumlar oldu
Sözleşmedeki gizli hükümler, bi yanda,
Taraflarca uluorta konuşulur oldu
Yazılı surette değil bu kararlar,
Kimsece tanınmayıp yine de uygulanır oldu...

Resim @ DeviantArt SixStringLove

24 Nisan 2008

Bu Kış

mecaz etmeden, eylemeden
olduğu gibi söyleycem
bu kış soğuk değildi
öyle bakma işte, değildi
soğuk gecelerin pek sıcak
pek kıllı battaniyesi
inmedi dolaptan
sahlep dediğinse, sıcak olası
artık pek bir ılık
içinde dondurması

DeviantArt Fotoğraf: CoherentLaserLight

13 Ocak 2008

Çiz


Çizebilsem
de çizebilsem
görsem her daim hatırası
kurşun kalemim renkli olsa
mavisi kırmızısı sarısı olsa
rengini de hapsetsem, hatırası
çizebilsem
ah bi çizebilsem!

Dramatizasyon beni öldürüyor.
Art by ivanjs @ DeviantArt

07 Ocak 2008


Neden insanların ölme hakkı yok? Ölmek isteyenler bu isteklerini devlete bildirsinler, devlet bunlara gerekli psikolog ve doktorları gönderip bu kararlarından ne kadar emin olduğunu sordursun. Çözülecek bir şey varsa şayet ve kişiyi ikna edebilirlerse kişi devam etsin yaşamaya. Yok, edemezlerse o zaman yine devletin tahsis ettiği cellatlar tarafından en acısız şekilde öldürülsünler.

Bu arada, ölmek istediğimi sanmayın. Zorla elimde tuttuğumu bırakacak değilim.

Aslında bu garip yarım-fikirden bir hikaye de çıkabilir... hmm... Ya da boşver, diğer olası fikirlerin arasına atayım.

Art by VODALIZARIN @ Deviantart