24 Şubat 2007

Bir Gece Atıştırması

güzel gece
akıyor şarap
bulanık anılar
bulanık hayal
ben bulanık

bir imge
ardında gerçek
takıldı zihin
serbest beden
geçiyor zaman
serbest beden

aklım kara
ben kara
akılda kalan
hiçbir şey,
sadece ben

anladım
biliyorum anladım
takmadım
rol yaptım
biliyordu
ama görmedi

kırıcı sözler
sorundur neden
pişmanlık
evet, pişmanlık
gülüyorum ben
kahkahamı duyuyor
gülüyor
gülüyorum
gri gözyaşları

21 Şubat 2007

Ardlarında o çürük kokularıyla

toprağa gömülü son bahar yaprakları

yeşillenmeyi bekler, ama nerede

önce ölmeli, daha çok var yeşile,


Bakmadı o bana, görmedi yeşilimi

şimdi batık, çürüyorum olduğum gibi

damarlarımda akan özsuyunu sevmiştim

gitti, o da gitti, hissetmiyorum şimdi


dönüp dolaşıp buraya geldin ya mete

yine bile bile düşürdün kendini bu derde

akıllanıp uslanacağın günü bekler, ama nerde

yıllar geçiyor, durmuyor, sen say olduğun yerde

19 Şubat 2007

"Sana bir iki soru soracağım, fakat hemen gerilme; soruların kesin doğru cevapları yok." parmağıyla deniz kıyısındaki sıralı tabureleri gösterdi: "Şunlara oturursan sırtını kıyıya mı dönersin yoksa denize mi?"

Diğeri parmakla gösterilen yere şöylece bir baktı. "Hiçbirine. Kumsala denizi sağıma kıyıyı soluma alacak şekilde otururum."

Adam şaşırmışsa da hiç belli etmedi. Demek cins adamı oynayacaktı. "Peki. Biraz gerginiz galiba. Bir başka soru: Konsantre meyve suları meditasyon halindeki meyvelerden mi yapılır?"

Diğeri bir kaşını kaldırdı; "Bu tuzak bir soru mu?"

"Soru bile değil bu, ortamı yumuşatmak istedim biraz."

Diğeri başıyla onayladı. "Bir kere zaten bütün meyveler hep meditasyon halindedirler. Öyle olmasaydı dünyayı ele geçirirlerdi."

Adam bu sefer sırıttı. "Sen ilginç bir adamsın, bunu biliyor muydun?"

"Ah evet... Hep öyle derler."

18 Şubat 2007

Biraz Mitoloji, Tabii Yersen

"From Aether (Air) and Terra (Earth) [were born]: Dolor (Pain), Dolus (Deceit), Ira (Wrath), Luctus (Lamentation), Mendacium (Lies), Jusjurandum (Oath), Ultio (Vengeance), Intemperantia (Intemperance), Altercatio (Altercation), Oblivio (Forgetfulness), Socordia (Sloth), Timor (Fear), Superbia (Pride), Incestum (Incest), Pugna (Combat)."

"Malign Tisiphone [the Erinys] seized a torch steeped in blood, put on a robe all red with dripping gore and wound a snake about her waist, and started from her home [in the Underworld, on a mission to drive Athamas mad]; and with her as she went were Luctus (Grief) and Pavor (Dread), Terror (Terror), and Insania (Madness) too with frantic face."

"None did mould it [the cursed necklace of Harmonia], but Luctus (Grief), and all the Irae (Madnesses), and Dolor (Anguish) and Discordia (Discord), with all the craft of her right hand [assisted Hephaistos in its making]."

"Luctus (Grief) inconsolable stands there [amongst the mourners] with bloody raiment rent and with pierced breast incites the mothers [of the slain warriors]. They search the helmets of the warriors now cold in death, and display the bodies they have found, stretched prostrate alike on stranger and on kinsman."

"Dreadful is the sight within [the besieged city], scarce Mars [Ares] himself would rejoice to behold it; Luctus (Grief) and Furor (Fury) and Pavor (Panic), and Fuga (Rout) enwrapped in blinding gloom rend with many-voiced discord the frenzied, horror-stricken town."

"Demented Luctus (Grief) hath his stand in they heart; at a touch thy breast heaves and sobs."

12 Şubat 2007

İnsanın hayatında her zaman bir "için" bulunmalıdır. Bir tür güdüdür bu; ilerlemek, bir şeyler yapmak için kendini harekete geçirebildiğin bir güdü. Kimisinde bu "için"in ucu kendisine dokunur. "Kendim için yapıyorum" der bu kişi. Kimisi içinse bu başkasıdır. Bir erkek traş olurken kendi temizliğini mi düşünür yoksa sevdiğini mi? Güzel ve temiz görünmek kimin içindir? Eylemlerde bulunurken bu içinler birbiriyle sevişir, bazen hangisini muhattap aldığımız dahi belli olmaz. Hatta bazen bilmeden yalan dahi söyleriz.

Garip değil mi?

Sıkıldım mı ne?

Bu cümleye
yarım saat baktım
ben ben ben
sen sen
Bu cümleye ben
yarım ben saat ben
baktım ve ben
sen bu sen cümleye ben
yarım ben saat ben baktım
ve ben sonrası sen

İz Bırakmaksızın

Duyguların ışıltısına doğmuş
şımartılmış gerçeklikle doldurulmuş
Yeni bir yaşam-
Ruhsuz hoşnutluk
Nasıl da kolay neşelendik ama

burada ve şimdi, biz
bir kalp atışında, kaybolduk
sadece bir rüya,
akan zaman içinde
fırsatlar kaçıyor
hayat beklemiyor
an senden geçip gidiyor

yüzeyin hemen altında sorular yatar
aldatıldı ahmaklar, bir kere daha

Hoş tesadüf -
aşırıp varlığımızı
savurduk rüzgâra, sevinçle

burada ve şimdi, biz
bir kalp atışında kaybolduk
sadece bir rüya,
akan zaman içinde
fırsatlar kaçıyor
dünya beklemiyor
an senden geçip gidiyor

Salınarak rüzgârda yavaşça, eve dönüyorum...

--------------------------------------

Merak ediyorum, acaba bu kelimeleri hatırlayan olacak mı.

10 Şubat 2007

Yeni Bir Girişim

Eğer zahmet edip de sağ alttaki "Tavsiyeler" kısmına bakarsanız orada Hafif Etki-Tepki Komedyası'nı fark ederseniz. Ben ve iki arkadaşımın birlikte yaptığı bir tür ortak hikayedir kendileri. İlginiz ve yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim.

09 Şubat 2007

"Senin kendinle sorunların var. Hayal dünyasından hiçbir zaman tam olarak sıyrılamadın zaten."

Sözleri havada asılı kaldı bir süre. Sanki nanik yaparmışçasına sağa sola sallanıyorlardı.

Eee? Bunu kendisi de söylemiyor muydu zaten? Peki neden yine onda bir tren etkisi yapmıştı? Galiba bilmek ile farkındalık ayrı kavramlar. Ya da başkasının ağzından duymaktı asıl sorun.

"Peki?"

İnat. Yükseliyor ta derinden. Mantığa bir omuz attı ve mantık yerde. Beyin hızla çalışıyor.

Ama diğeri bunu fark etti.

"Boşversene, seninle konuşmak faydasız."

Ve kapı ardından kapanır. Oda yine boş, sessiz, huzur dolu. İyi ki gittiler.

Merak Edilmeyen Düşünceler

Değer verdiğin kişinin düşünceleri sana ne ifade eder? Gözleri başka diyarlara dalmışken onun neler düşündüğünü hiç merak ettik mi bilmiyorum. Yoksa bunun bir önemi yok mu? Kişi merdivenlerden teker teker inerken her adımında aklında çakan o fikirler, imgeler, istekler ve sesler bütünü... Bizi biz yapan bunlar galiba. Duygular? Duygu dediğin herkeste var, üstelik hep aynısından hem de istemediğin kadar. Ben KİŞİDEN bahsediyorum.
O da muallaktadır hani. Etrafındaki kaç kişiyi gerçekten tanıyorsun? Ya da pardon düzelteyim: Tanımaya çalışıyorsun? Bazen o kadar kendimize dönüyoruz ki etrafımızdakiler sadece birer figürandan ibaret oluyor. Bunu kendim de çok sık yapıyorum. Bir gün başımı kaldırıp etrafımdakilere bakıyorum ve tak! Hiçbirini tam olarak tanımıyorum. Bu insanlar yalnız kaldıklarına ne düşünürler, eve döndüklerinde kimdirler, o an akıllarından neler geçiyor... Aslına bakarsan hiçbirimiz diğerinin onu o yapan kısımlarını; yani fikir ve hayallerine yeteri önemi vermiyoruz. Birlikte şuursuzca hayat dansını yapan figürler güruhuyuz. İlişkilerimizin her biri ölü doğan bebekler misali.
Bazen aklımdan geçenleri söyleyecek birisini arıyorum; gerçekten merak edecek, bilmesini İSTEDİĞİM birisini.
Ne düşündüğümü sorsana bana...