02 Haziran 2009

Pek âlâ, bir kayıt daha.

Bu kadar kolay olmaması gerektiğini savunan insanlar var. Gönülleri rahat olsun, zaten bana hiç kolay gelmiyor. Öte yandan çok kolay olduğunu, neredeyse kendiliğinden olduğunu söyleyenler de var; onlara buradan bir nah çekiyorum.

Yukarıda neyden bahsettim? Her yere çekilebilir. Ben söyleyeceğimi söyledim zaten.

Sütün ağrı kesici etkisi olup olmadığını merak ediyorum. Vardır kesin di mi? Evet vardır. Var var, süt güzeldir.

Bir kişi bana yine kızar kendi kendime laf ediyorum diye belki, fakat olmuyor işte. Beklentiler içine girerek saatleri ölü gibi geçirmek hangi müthiş kişiliğin meyvesi olabilir? Sonra delirince tuhaf kaçıyor.

Bu sene bir değişiklik oldu, güneşten nefret eden ben sandalyelerimi güneş altına çekmeye başladım. Fazlası hâlâ çekilmiyor fakat o güneş ışınlarını tenimde hissetmek nasıl da hoşuma gidiyor anlatamam.

Balkonumda birkaç bitki yetiştirmeyi düşünüyorum. Korkuluklara sıra sıra saksı asmak, belki köşeye genişce bir saksı ve bir sarmaşık bitkisi. Şimdilik balkonumun gölgeliği yok, o yüzden gün ortasında oturmak pek mümkün olmuyor, fakat akşamüstleri için harika bir mekân. Ayrıca bir masaya ihtiyacım var. Birkaç tane de mumluk aldım mı ışık azlığı sorununu da harika bir şekilde çözmüş olurum. Geriye bir tek sandalyeleri dostlarla doldurmak kalıyor... hay lanet.

Tek başına büyük işlere kalkışabilen insanlar var. Büyük büyük dediğin nedir dersen, misal bir yurtdışına çıkmak. Kişi kalkıyor, vizesi, kalacak mekanı, uçak bileti falan filan fıstık her bir şeyle uğraşıyor ve tek başına yurtdışına çıkıyor. Artık sebep her ne olursa olsun. Hele gitti mi aylarını orada geçirenler gözüme bazen ilah gibi geliyorlar. Mete, neden böylesin derseniz, size bir ton sebep veririm ve hiçbiri tam olarak doğru olmaz. Yapmış olduklarını arkasına almayan birisi olaraktan her zaman deneyimsiz birisi gibi bakarsanız olacağı budur.

Kişinin yapmış olduklarını arkasına almasından bahsediyorum. Bu değil midir kişinin davranışlarını perçinleyen, belki onu olgunlaştıran? Ya da.... yok, kafam dağıldı. Sonra yine bahsederim.

Şair kişinin acısından kederinden yazdıkları ile efkar bulup mest olan okuyucu, şairin mutluluğunu ister mi kine? Aslında bunun üstüne iyi bir hikaye döner ha... Ama ama ama ve ama!

Yanlış anlama, ben aslında derli toplu yazılar yazabiliyorum. Sadece aklıma yazacak derli toplu bir şeyin gelmesi lazım.

İzmirin kızları deniliyor, İzmir'in özelliklerinden bahsediliyor. İzmir'i seviyorum fakat ben etrafıma baktığımda pek o bahsettikleri 'özel' İzmir'i göremiyorum. Sanki eskiler eski İzmir'i yad ederek kendilerini yenisinden uzaklaştırmaya çalışırken, yenisinde bir şey bulamayan yeniler de bu eskinin ölüsü üstünden kendi şehirleriyle övünmeye çalışıyorlar. Tabi dersen Mete, sen ne kadar dışarıdasın, ne kadar etkileşimdesin şehrinle, kaç kere arkadaşlarını toplayıp şöyle bir içmeye gitmişsin, kaç kızın elini tutmuş ya da kaç yabancı ile muhabbetin olmuş, öyle bakarım sana. Aferin, Mete, sıçtın yine.

Aslında arada yine stüdyoya gitmek istiyorum....

Ne bileyim be!

Haden.

0 yorum: