Alınganlık kaçmış içime, bir açıklama yapılmayınca düşündüğüm şey sanıyorum olanları. Hani ben çok zekiyim, olayları her açısından görüp en muhtemel olanı anında anlayıp kesin olasılıklı doğruları tahmin edebiliyorum ya hani... Tabi ki işin aslını öğrenmek için ya kendin müdahale edip sorgulamalı ya da beklemelisin. Bekle bekle derken kurtlanıyorum. Kurtlanan meyveler hoş değildir. Gerçi ben bir meyve değilim. Yine de metafora saygı duyalım lütfen, kendi içinde gelecek tahmininde bulunuyor, bugün yarın bir meyve de olabilirim ne de olsa.
Yine espri çabasına giriştim. Olabilir, hemen bozmayalım kendimizi.
Beni ikna etmeye çalışacak insanlara bunu bilerek gittiğimde ne kadar dirençli olabilirim? Bu direnç değil önyargı da olabilir ona bakarsan. Konular hakkında kendim düşünerek vardığım fikirleri kullanmayı tercih ederim. Bir başkasının kurduğu fikirleri takip etmek, onları alıp benimsemek bence okumuş akılcı insana yakışan bir davranış değil. Elbet fikirler dinlenmeli fakat her zaman kendi fikrini değiştirmede hafif gönülsüz olarak. Sonra üstünden vakit geçse, oturup düşünüp taşınıp sonunda o fikrin doğruluğuna kanaat getirirsin, o zaman diyeceğim bir şey yok, şimdilik. Yine de şüphe duymaya hazır olmalı insan.
Şu dediklerime bak; ne kadar da stresli bir yaklaşım. Halbuki stres şu dönemler en son ihtiyacım olan şey.
Şu günlerde en çok ihityacım olan şey ne diye sordum kendime. Sanırım sevgimin içimde sıkışıp kalmaması. Fakat malesef dünyadaki tek insan ben değilim ve bu bahsetiğim duygu ağaçlara sarılarak geçmiyor. Bu noktada işin içine tuhaf dürüstlüğümsülüğümden (dürüst gibi gibi) beslenen şanssızlığım geliyor ki aslında kısa zamanda çözmem gereken düğümlerden birisidir kendileri, yoksa bu durum kendisini senelerce devam ettirebilme kapasitesine sahip olduğunu çoktan kanıtladı.
Isınmak için bu kadar yöntem varken, soğumak neden yetim muamelesi görmüş? Klima aşırı, pencereler yetersiz, çıplaklık nafile, vantilatörler ihanet dolu... Bakın somut şeylerden bahsediyorum, yoksa küresel ısınmaya da girersek yazı fazla uzar. Neyse... misal, neden su soğutmalı yataklar yapmıyorlar?
Neyse işte... Ne anlatayım be sana? Zaman ne de geçmez şeymiş, canın bir şey istemiyorsa hele.
Yazmak da zor aslında, değinecek bir şey bulamıyorsan hele.
Kastırma be beni!
11 Haziran 2009
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Haziran 11, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder