Bugün aklıma buraya yazacak bir şey geldi... Ama kendisini unuttum anısı kaldı. Lanetler! (dıgıdık)
İçimden geçenleri yazsam başıma bela almış olurum. Jason Mraz şarkılarının etkisiyle saat geceyarısını kırkdört geçe ben ki coşkulu, hedefi olan kırmızı eflatun şeyler yazmak istiyorum. Ancak hayır, Kişi; duymayacaksın benden bu cümleleri.
Bir atom savaşı çıksa ve sen yüksek teknoloji harikası bir sığınakta bu savaştan zarar görmeden kurtulsan, sonrasında ne yaparsın? Dış dünya radyasyon yüklü ve yerle bir halde; ancak kurtulanlar var. Sen o yüksek teknoloji ürünü küçük bir yer altı şehri olan o sığınakta radyasyondan etkilenmeden mi yaşamayı tercih edersin; yoksa yukarıya, atom kıyameti sonrası dünyaya çıkıp orada mı bir yaşam sürdürürsün? Sorunun özü şudur, sağlıksızlığına ve kaosuna rağmen özgür dış dünya mı, yoksa güvenli ama klostrofobik yeraltı sığınağı mı?
Bilen bilir, bu Fallout isimli bir oyunun koşullarına çok yakın bir senaryo. Doğrusu atom savaşı sonrası Amerika'sında geçen bu oyunların her birini tavsiye ederim. Özellikle son oyun olan Fallout 3, ki kendisi Washington D.C.'nin yerle bir olmuş halinde geçiyor, harika. İçinde Amerikan kültüründen çok şey taşıyor bu arada. Oyunu tasarlayan takım dersine iyi çalışmış.
Uykum gelsin hadi. Jason Mraz'ın ninni gibi şarkıları bile uykumu getiremedi. Gerçi, bu hastane odasında uyumaktan hiç memnun değilim. Umarım bir an önce şu testler biter de eve yollanırım.
Dişiye tapmaya ne deniyordu? Gynolatry? Taptığımı sanmıyorum, ancak dişi kısmısını oldukça hayran olunası buluyorum. Hemen bana sapık deme, Kişi, açıklayayım. Oradan bu taraf ne kadar hayran olunası görünüyor bilmiyorum ama buradan bakınca dişi kısmısı en oldukça karmaşık, zarif, ne bileyim çok özel geliyor. Güzellik kavramını bir kenara bıraktım, sadece biyolojik olarak bile üstünde düşünülesi. Bir yerde okumuştum; erkeğin hayatında sadece iki kere değişim geçirdiğini söylüyordu, ergenlik ve andropoz. Ancak bir kadın hayatı boyunca her ay baştan yenileniyor, bunun yanında ergenliği, hayatının tam ortası ve menapoz var. Kadın, hayatı boyunca içinde hep yeni hayatlar besliyor. Bir döngü. Kutsal diyeceğim bir şey varsa bu kesinlikle tanrı değil, her gün karşılaştığım, ayırdına vardım varmadım etkileştiğim o dişilerdir. Belirtmem gerek, kişilik kısmını da ayrı tutuyorum. Sonuçta herkes insandır ve kişilikleriyle seversin sevmezsin farklı renkler kazanırlar. Ben şanslıyım çünkü çok güzel renklerle çevriliyim bu bakımdan.
Çok yazdım be. Dedim ya, bir doluluk var işte. Demem o ki, tanıyana kadar tüm dişileri seviyorum. Tanıdıktan sonra daha az sevdiklerim oluyor, öylece sevdiklerim oluyor ya da bir ihtimal çok çok ama çok sevdiklerim... Eee, Kişi? Sapık mıyım ben şimdi?
Neyse, kapatayım konuyu artık. Kendine iyi bak ben dönene değin.
HADEN!
29 Aralık 2009
Art by I-NetGraFX, Crimson-Kimono and PellucidMind, respectively and respectfully @ DeviantArt
Gönderen Gorgi zaman: Salı, Aralık 29, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
dıgıdık!
Yorum Gönder