Bir yazarın, diğer yazarın kafasına tükürmesi hoş değildir; ucuz bir derginin kapağında bile olsa. Adama sorarlar, o da senin benzerin değil midir? Tamam, farklı şeyler yazdınız belki, yine de yazma eyleminin paylaşılmasına saygı duymalısınız. Kınıyorum sizi, gözlüklü ve sevecen mizaca sahip yazar kişi, kınıyorum.
Ben neler diyorum?
Boş bir günün sonunda zar zor alınan gitme kararının ardından söz konusu menzile ulaşamadım bile. Onun yerine kendimi başka bir yerde buldum. Tanıdık bir yerde. Yine deniz kıyısı. Yine oldukça sıcak... Gerçi, gideceğim yer Alaska değildi ya... Neyse, uzun yolculuk fikri hoşuma gitmiyordu, o bakımdan rahatladığımı söyleyebilirim.
Bakın, duygularımın ve düşüncelerimi karışıklık katsayısını yaptığım saçmalamalara böldüğümde, saçmalama başına 5/3 oranında huzursuzluk düşüyor. Ben içimde bir şeyler bırakmamaya çalışıyorum.
"Seni görünce
Aynı anda geçer aklımızdan
Aynı düşünce...
Bir duvar gibi aramızda."
Şimdilerde uyunan uykuya çentikli ağlar bırakıyorum, bir yığın da tuzak... Belki hatırlanası bir rüya görürüm. Bu yüzdendir sabah uykularını hoş görmeye başladım. Rüya görmüyor değilim, fakat hatırlanası değil. Bir dönem vardı, gördüğüm rüyadan ilham alıp hikayeler çıkarmıştım. Harbi, nasıl bir dönemdi o? O zamanki akıl yapım ile şimdikini karşılaştırmak isterdim.
Gönüllü çeviri yapmak... Şimdilerde böyle olsun istiyorum.
Sanki mezuniyet üstüne geçen vakitle mayalandıkça tercihlerim değişiyor. Geçen gün bir üniversitede hocalık yapmanın nasıl bir şey olacağını düşünürken yakaladım kendimi. Bunun için çok ön yatırım yapmalıyım... Ben günlerini araştırmaya verecek birisiymişim gibi hissetmiyorum. Akademisyenlik bol bol araştırma, yazma yazma ve yazma gerektiriyor. Yüksek lisansı saymıyorum bile. Fakat dediğim gibi, mayalanan bir akıl benimkisi.
Sevilmek güzel şey, bu arada. Da insan etkilenmesine engel olamıyor. Kendini bir kale, diğerlerini de başka devletler olarak görmeye alışık ben.... Dur lan, aklıma geldi; bir ara aynı bu tema ile insan ilişkilerini anlatmaya çalıştığım bir hikaye yazmaya yeltenmiştim. Sonra o zaman insan ilişkileri konusundaki bilgimi yetersiz bularak vazgeçmiştim.. Tuhaf... Ne diyordum? Ha, evet, taş kafa ben ve diğer kaleler. Sanki etkilenmek kötü bir şeymiş gibi davranıyorum ara ara.
Yeter lan bu kadar. Bir dahaki sefere kısa bir hikaye istiyorum buraya. Evet, hikaye olacak yazdığım şey...
Laylay Lom, Gecıt kolları! Mete'yi deli deli mi bilsek yoksa deli deli değilken mi bilsek? O değil, ne şekilde sevsek?
Sevmek kelimesini çok kullanmaya başladım, kıllandım. Yeter artık, tadında bırakmalı.
YETER! KAPAT BRE!
31 Temmuz 2009
Gönderen Gorgi zaman: Cuma, Temmuz 31, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder