Ne dersin, Kişi, sesim geliyor mu sana?
Hayalcilik boş ama hoş şey. Aklını başından alır ve oturduğun yerden yapılacak en güzel şeylerden biridir.
Kitapta idealist, karizmatik lideri öldüren kişi fakirlikten ve çektiklerinden ötürü o lidere karşı öfke duyan birisi. O lideri, lüks düşkünlerinin timsali olarak sayıyordu. Ancak onu öldürdüğünde bu duygusal insan bir o kadar da dehşete düştü. Çünkü insan öldürmenin idealizmle bir alakası yoktur. İnsan öldürmek, üzücüden başka bir şey değildir. Öte yandan kendi iyiliğini bastırmak için bilhassa kötülük yapan soğuk kanlı düşünür bu cinayeti neredeyse eğlenerek karşıladı. Düşünürün hayat felsefesi onun bu durumu, bu deneyimi ilginç bulmasını sağlıyordu. Ölüyü ilgiyle inceledi, gözlemledi ve onu okuduğu oyunlardaki kelimelerle betimledi. Cesedin katılaşmaya başlayan bedenini kauçuktan bir oyuncağa benzetti. İnsan aklı her şeyi kaldırabilir aslında. Bakış açısı!
Sonra neden bilmiyorum, aklıma Otostopçunun Galaksi Rehberi geldi. Dünyanın yok oluşu... Dünyanın yok olacağı gün, kitabın başkahramanı Arthur'un evini yıkmak için buldozerlerle gelirler. Evin olduğu yerden bir otoban geçecekti, yıkılması gerekiyordu. Arthur bu duruma karşı çıkarken arkadaşı ve aslında bir uzaylı olan Ford gelip onu bara götürüyor. Tam yirmi dakika içinde dünya yok olacaktır, bol bol alkol ve tuz alıp (otostopun etkilerini azaltıyor), gelecek dev uzay mekiklerine otostop çekmek için hazır olmalıydılar.
Ancak komik olan bu değil. Komik olan dünyanın yok olacak olmasıdır. Çünkü dünyanın dev uzay gemilerince yok edilme sebebi, uzayda yapılacak olan bir otobanın yolu üstünde oluşuydu. Yazarın yeteneğine bak. Bu durum bana çok komik gelir hep. Dev uygarlığımızın bir galaksilerarası otoban inşaatı sebebiyle tek seferde löp diye yok edilmesi. Bunları duymuş olmasına rağmen Arthur'un yıkılmak üzere olan evini korumaya çalışması da ayrı bir komedi. Arthur'un evi de aynı sebepten yıkılıyordu.
Bir kitaptaki cinayet sahnesinden sonra bunun aklıma gelmesine bir açıklama getiremiyorum. Ancak bir ara şu Otostopçunun Galaksi Rehberi'ni orijinal dilinde okumak istiyorum. Bir ara. Evet. Bir ara.
Hm, kaç gündür de film izleyemiyorum. Yarın biraz ona vakit ayıracağım. Beden zayıf düştü, bari aklı ve yaratıcılığımı meşgul tutayım. Yine oturup sudoku çözmeye başladım. Nasıl da paslanmışım ama, kolay olanları bile 8 dakikadan aşağı çözemiyorum. Düzeleceğim düzeleceğim.
Diyeceksin, zeki olarak eline ne geçecek? Ne bileyim be, belki yeterince zekileşirsem buna cevap verebilirim. Akıl oyunlarını özledim biraz. Ne zamandır aklım ya bir kızda mahmur ya çektiğim acıda zavallı ya geleceğimle evham dolu ya da internetteki bilgi çöplüğünde yüzer haldeydi. Uyuştum be.
Yedi anahtarın koruyucusuna sormak gerek hiç o kapıları açmak istemedi mi? Anahtar deyince aklıma Yerdeniz Büyücüsü'ndeki anahtarlara bakan büyücü geldi. Akademinin en yaşlı ve güçlü büyücüsüydü ancak tek yaptığı anahtarlara bakmaktı. O kitapları şimdi okusam çok farklı anlamlar çıkartırım ha. Yapmalı aslında.
Londra'da 50 kişiye tek bir soru soruyorlar. Yarın uyandığında nerede olmak istersin? Çok değişik cevaplar geliyor, bazı cevaplarsa çok sıradan. Ancak, yapılan şey ilginç geldi bana. Kıbrıs Şehitleri'ne gidip aynısını yapmak gerek aslında. Çok ilginç cevaplar çıkar aslında. Tamam, bir gün bunu yapacağım. Herhalde bana katılacak bir iki deli rahat bulurum.
Yeter bu kadar yazdığım. Haden görüşürüz.
14 Ekim 2009
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Ekim 14, 2009
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
Senin cavabın neydi o soruya =)
Bana sormadılar, internette vidyosunu gördüm. Ancak, sanırım yatağım bir ağacın dalları üstünde iken uyansam, hoş olurdu.
Yorum Gönder