Al işte.
Yalancı değilim, dün İstanbul'da kalmaktan bahsederken ciddiydim. Öte yandan yağmuru hesaba katmamıştım. Sonra başka şeyler de oldu olmadı, ben İzmir'e dönmek için yola koyulmuştum.
Yol uzundu, sıkıcıydı, kapalı ve bunaltıcıydı. İçtiğim kahvenin tadı yoktu. Yediğim sandviçi geri çıkartacaktım neredeyse... İzmir'deyim şimdi ama bilincimi kapı eşiğinde bıraktım.
Öte yandan buraya sana bunları anlatmak için gelmedim.
Üç madde: Cart yeşil göl, kırmızı güvercin ve yarım gülüşlü karizmatik bebek.
Minibüsle Esenler'e giderken, köprüden geçmeden evvel sağ tarafta bildiğin fıstık yeşili, sanki boyayla dolu bir gölet vardı. Aklıma ilk olarak radyoaktif olabileceği geldi. Bilirsin, yeşil göletler hep radyoaktif olurlar. Sonra bir göletin bu kadar nasıl kirlenebileceğini merak ettim. Ardındansa göletin etrafındaki canlı çimenlere ve gür ağaçlara bakarak göleti bir ressamın paletindeki yeşil rek boya olarak düşündüm; aslında o göleti bu ağaçları boyamak için kullanıyordu... Pis herif.
Soluk kırmızı bir kuş gördüm metro, Esenler otogarından kalkarken. Zapzayıf bişiydi. Mantıklı aklım bana manyağın teki tarafından boyaya batırılmış zavallı bir hayvan dedi. Ardından sadistçe tüyleri yolunup güneş altında yandığını düşünüp güldüm. Bunu Ilgın'la paylaşmak istedim. Günüme katabildiğim ilginçliği Ilgın'a ilan etmek istedim. Bak! Kırmızı bir kuş gördüm!
Ve son olarak yarım gülüşlü karizmatik bebek. Bizi uçacağa götürecek otobüse binmek için sıra beklerken, başörtülü annesinin omzunun üstünden bana bakıyordu normal bir şekilde. Maviler içinde olmasından, erkek olduğunu çıkardım. Bana bakınca otuziki dişimi gösterim sırıttım pişmiş kelle gibi. Bebek benim bu salak hareketime hiç tepki vermedi. Sonra dayanamayıp yapabildiğim en geniş şekilde gülümsedim. Ah, tanrım, bu bir gülümsedi bana... Bir bebekte böylesi bir yüz ifadesi nasıl olabilir? Yarım yarım gülümsedi, gözleri kısıldı, yapabilse tek kaşını kaldıracağından eminim. Ben orada öldüm bittim. Karşılıklı gülümseştik uzun uzun. Gözümden sakındım bir an. İçimden tuhaf sesler çıkartıp bebeği kahkahalara boğmak geldi. Fakat öyle yapsam annesi ne yapardı bilmiyorum. Günümün doruk noktası bu bebekti anlayacağın. Fotoğrafını çekebilseydim keşke. Ancak o an aklıma gelmiş olsaydı dahi, yapabileceğimden emin değilim.
Ah, Kişi, gelsen de şu ağrımı benden koparıp alsan... Bir his var, sanki önümüzdeki günler büyük hatalar yapmama gebeymiş gibi. Öte yandan bir gecenin hissini koca bir geleceğe yormamalı.
Gel, dans edelim bari.
Gerçi, tanrılar yalnız dans edermiş.
2nd Art by kiwigrass @ DeviantArt
0 yorum:
Yorum Gönder