13 Şubat 2009


Aynı konular üstünde yazılmış ayrı şiirler. Her biri aynı kalemden bir başkasına ait.

Kişi, tek başına bir meclis gibi. Meclise başkanlık eden ise, o anın kişisi.

Geçmişinin seni, geçmişinin geçmişinin seni, şimdiki sen, yakın gelecek sen, geleceğindeki sen, geleceğinin geleceğindeki sen... bu böyle gelir ve gider.

Bu, tek başına bir benlikler ordusu.

Bu bağlamda büyük bir karar alırken asla adil olamazsın. Bir kere bu karar, gelecekteki senin (o karardan etkilenecek olan, hatta o kararla şekillenen) kontrolü ve rızası dışında alınıyor. Geleceğini karşına alıp etraflıca tartışamıyorsun.

Geleceğinle aranda bir duvar var ise, geçmişin tam tersine eski bir tanıdık gibi olmasına rağmen artık bezmiş ve karışmak istemiyor. Zaten muhtemelen pek sık görüşmüyorsunuzdur, insan dediğin unutkandır. Ola ki görüştünüz ve kararına bulaştı bir şekilde, bu sefer seni karıştıyor; direk müdahale yok sadece sitem ya da uyuşturucu eski hikayeler, bir nevi psikolojik baskı. Eski bir senden gelecekteki (bu durumda şimdiki) sene bir başka çomak daha.

İki ucu keskin bıçak.

Bugün, bir zamanlar başına gelmiş bir şeyi düşünüp de "Ah, şimdiki aklım olsa öyle yapar mıydım." dediğinde, bu gelecekten geçmişe bir yakınmadır. Bu bir demokratik yetersizliktir.

Bu durumda kendimizle ilgili büyük kararlar almak, birer diktatörlüktür.

Kendinizi demir yumrukla yönetecek kadar güçlü müsünüz?

2 yorum:

Adsız dedi ki...

ne kendimi ne de geleceği yönetmede bir güç kabul etmiyorum kendimi...unutma olacak olan zaten olur sen istediğin kadar olmasına yada olmamasına çalış...çözemezsin ve buna da kader diyorlar...ama bazen eğer hertürlü gözün açıksa bazı şeyleri görüp olmsına engel için yada oluşuna yardım için çaba gösterirsin...

Gorgi dedi ki...

Yazıklarımı bir bakış açısı olarak görmenizi dilerim, isterseniz buna bir zihin cimnastiği deyiniz. Herhangi bir ikna ya da kendi görüşümü ilan etme çabam yoktu.

fakat madem tavsiye ve tanımlamalara giriştik:

Geleceği yönetmede hepimiz bir güçüz tabi ki, karşımıza olaylar gelir fakat kararlar bizimdir. Olayların kararlarımızı belirlemesine izin veriyorsak, ki sanırım siz veriyorsunuz, bu akıntıda yan yatmış giden bir balık olmaktan başka bir şey değildir. Benim bahsettiğim şey sorumluluk almaktır, kişi ancak hem geçmişinin hem de geleceğinin sorumluluğunu alabildiği sürece kendi aklını ve kişiliğini hakkını vererek ortaya koymuş olur. Fakat yazıda da bahsettiğim üzere, bu büyük bir karardır ve güç ister, kararının ardında durabilmek ister.

Anlayacağınız kaderci yaklaşımı kabul etmiyorum. Burada hastalıklardan ya da başa gelen kazalardan bahsetmiyoruz, özgür iradeden bahsediyoruz. Unutmamam gerekenin asıl bu olduğuna inanıyorum.