dört insan beş insan altı insan
yine de yalnızsan
yedi insan sekiz insan dokuz insan
düzelecek san
on insan onbir insan oniki insan
biraz yalnız kalsan........
.......................................eee...
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Aralık 28, 2008 2 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Salı, Aralık 23, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
bazı şeyler vardır, ne olduğunu çıkartamayız
bir sürükleme ve anlaşılmaz bir gıcırdama,
nedir böylesi sızlanan her gece vakti
bir çarpma sesi, demirin demirle buluşması
savaşan mı var, yoksa, demirden bir kapı daha mı kapandı?
bir çığlık işitirsin, fakat nedir;
bir köpeğin sancısı mı, ya da bir çocuğun sevinci?
korkarsın, adam mı öldürüyorlar acaba? uzaklaşırsın.
bir homurdanma duyarsan mesela, baktığında yana
mide gurultusu mu? yoksa hoşnutsuz musun?
fikirler saklı kalırsa diye endişe edersin.
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Aralık 18, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Salı, Kasım 25, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
bundan tam on yıl sonraki halini hatırlıyorum
gözlerin daha bir şiş
daha bir baygın, hatta yaşlı
kahkaha ve gözyaşlarının izleri,
olgunluk çizgileri oturmuş yüzüne
ve o çatık kaşların
yıllar öncesi olduğu gibi, güçlü
bundan tam on yıl sonraki halin,
hatırlıyorum...
ve belki orada olmayacak olsam da
seni seviyordum
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Kasım 19, 2008 1 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Tek başınayken iyi ve güzel de
yokken duvarlar çirkin ve kötü
başka ırkların diline çevrildiğinde
karalar bağladı, ruh, hatta öldü
çevirmen pek kötüydü
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Kasım 16, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
gözler yalpalar
kulak grev yapar
akıl nadastadır, çıkmaz
ilgi kendini duyurmaz
ayaklar bakakalır
ten alışmıştır
kalem n'apacağını şaşırır
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Kasım 12, 2008 2 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Eller, benim
Bacaklar, benim
Benim kollar
var ya hani...
Varlar da varım
Teşekkürler
Siz olmasanız var ya...
Yalnız uçan iki göz
Belki bir burun (şaşı bak)
VE hani çıkık gamzelerden (gamzeleri unutma)
hani ibaret,
olacaktım... var ya.
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Kasım 05, 2008 1 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönülde ne yatsa şimdilerde,
sabaha çıkılacak yol gibi
ya da akşama kalan bir rüya misali.
Neydi o dendi, geçenlerde;
Gayrı ihtiyari,
Daha olmayan kırışıklıklara işlendi.
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Kasım 02, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Ekim 30, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Kırmamak elde mi
kristalden her şeyi
Bir sözcük yeter
Kalpler kristalden
Onlar kristalden
Ve bir baş çeviriş
Gözleri deviriş
Yetiyor ya parçalamaya
Eller kristalden
İnsan kristalden
Ve keskin cam kırıkları
Bir şey olmaz sandıkları
Halıda yaralı ayak izleri
Anlar kristalden
Evler kristalden
Az önce tokuşturduğumuz bardaklar
Boşlar şimdi, yıkanmamış
Ve biz mutluluğu içiyorduk
Sen kristalden
Ben kristalden
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Ekim 23, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gün be gün blogun kalitesini aşağı çekiyorum.
----------------------------------------------
Belediyenin daha o sene yaptırdığı sahil yolunda yürümeyi alışkanlık edinmişti: Her gece saat biri vurduğunda, ay ışığı denizin huzursuz kıpırtıları üzerinde dans ederken, yalnız halde, ağır adımlarla... Yol yeniydi; ama onun yolundaki taşlar adımlarıyla eskimişti bile. Yürüken ne yaptığını, veya neler gördüğünü hiç hatırlamazdı; her gece yaptığı sanki düşsel bir yolculuktan ibaretti sanki.
Düşsel... Yürüyüşlerine ilk başladığı zamanlarda bir eşlikçisi vardı; ters yönlere giderlerdi ama bir şekilde birbirlerinin eşlikçisiydiler. Daha ta nerelerden bakışmaya başlar, birbirlerine sırtlarını dönene kadar da ayırmazlardı gözlerini. O bakışmalar ki saatlerce sohbete bedeldi. Biri bakar öteki dinlerdi. O ona o gün yaşadığı güzel uyanışı anlatırdı, diğeri ise pişirdiği harikulade yemeği. Bazen üzüntülü olurdu, dalgın bakışlarından anlardı; sormaksızın ona anlayışla bakardı, aslında tek bir şey dahi anlamadığı halde.
Bu böylece sürüp gitmişti, tek bir kelime etmeksizin; ta ki bir gece yolda kendisini tek başına buluncaya kadar. O zamandan beridir onu görmüyor, artık yürüyüşleri sırasında gözleri hep diğerlerinin arayışı içinde. Sonunda eve döndüğünde ise yüzünde bir ıslaklık hissediyor. Ne olduğunun farkında değil; hava mı çok nemli, yoksa bunlar yalnızca gözüne kaçan çapakların neden olduğu gözyaşları mı?
Gönderen Gorgi zaman: Salı, Ekim 21, 2008 0 yorum
"Düşsel bir arayış onunkisi." diyordu doktor, yaşlar içindeki acılı annenin gözlerinin tam içine, acımasızca. "Dış dünyadaki hayal kırıklıklarını bu şekilde yansıtıyor. Üzgünüm ama bu durumdan onu ancak sizin ve bilhassa kendisinin çabaları kurtarabilir. O zamana kadar bu vahşi tepkileri devam edecektir.” Parmakları eskitilmiş ofis masasının üstünde her cümlesini vurgulurcasına tıklıyordu. Tık tık tık...
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Ekim 19, 2008 0 yorum
Gider yatarsın yolun ortasına.
Köprüler alçaktır atlamaya,
Yetmez seni almaya kaç sefer gemi
Az gelir sarmalamaya milyonların eli.
Gider yatarsın yolun ortasına.
Beyazdır son gömleğin, kamaşır gözleri
Öleceksindir fakat, az gelir yaşlar,
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Ekim 16, 2008 2 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Ağır ve uzun adımlarla
Geceyi kat etmek
Alışılmış bir oyun bu
Gölgelere basmadan oynanan
Başkasının gölgesinden kaç!
Aşır kendini dokunma ona!
Yine de çalımlayamadığın birisi;
Kendi gölgene düşersin hep.
Gönderen Gorgi zaman: Pazartesi, Ekim 13, 2008 1 yorum
Etiketler: Şiirimsi
boşuna çalma aklımı
evde değilim
olası gelecekteyim
sankili geçmişte
konuşuyorum, şimdi değil
ellerim seğiriyor, iş değil
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Ekim 02, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Cuma, Eylül 26, 2008 1 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Eylül 17, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Dalyanın dar sokaklarında yürürken dikkat ederseniz eğer, gördüğünüz bütün kedilerin sakat olduğunu eninde sonunda fark edersiniz. Bu sokak kedilerinin ya bir gözü yoktur ya kulakları kesiktir ya da topaldırlar. Dalyan kedileri oldum olası çirkindirler gerçi; zayıf, uzun boyunlu, genelde sanki tikleri varmış gibi hareket eden mendebur hayvanlar. Genelde ilk gördüğünüzde aşırı gelişmiş sıçanlara benzetirsiniz.
Gittim bunu iskelede ağ ören balıkçılara sordum. Bilirsiniz, meslekleri gereği kedilerle en haşır neşir olan kişiler balıkçılardır. İnanın bana onlar da bu konu hakkında bir şey söyleyemediler. Onlara göre kediler hep bu haldeydiler. Hatta çoğu şu güne kadar hayatlarında sağlam bir kedi görmemiş bile.
Durum çok ilgimi çekmişti. Zaten işi gücü olmayan birisi olduğumdan sonraki günlerde kedileri gözlemlemeye başladım.
İlk teorim, bu yörenin kedilerinin çok kavgacı olduklarından ötürü her birinin bir kavgada yaralandıkları şeklindeydi. Fakat birkaç haftada bu kedilerin aslında olması gerekenden çok daha sakin ve barışçıl olduklarını gözlemledim. Kimse kimsenin yemeğine karışmıyor, zaten çevredeki balıkçı lokantalarının çokluğundan ötürü hepsi bir şekilde karınlarını doyuruyorlardı.
Genelde hep tatmin olana kadar bir şeylerin peşini kolay kolay bırakmamamla övünürüm. Fakat bu kedi meselesi benim sabrımın sınırlarını bir hayli zorlamıştı. Haftalar içinde tek bir adım dahi ilerlememişken artık bu durumun bir tür tesadüften ibaret olduğunu düşünmeye başlamıştım. Tam bu işin peşini bırakıp normal hayatıma geri dönmeyi düşünüyordum ki mahalleye yeni bir kedi geldi.
Bu kedinin özelliği kesinlikle sapasağlam olmasıydı. İşte bir adım.
Bu kedi, sokağın köşesindeki kiralık daireye taşınan ailenin kedisi olmalıydı. Herhalde ev yerleştirme derdi içinde kedinin ayaklarına dolanmasını istememiş olmalılar ki geldikleri gibi hayvanı dışarı salıvermişlerdi. Hem hayvanın çevreyi tanıması lazımdı, değil mi?
Bu kedinin varlığı diğerlerini harekete geçirdi.
Onu gören ilk kedi -beyazdı ve tek gözü görmüyordu- ilk iş olarak onunla koklaştı, sonra müthiş bir tıslamayla koşa koşa uzaklaştı. Bir curcunadır ortalığı sardı. Bir kedi diğerine, ötekisi berikine, beriki her birine haber uçurdu. Sonrasında mahallenin bütün kedileri toplanmış, sokaklarda devriye geziyordu çete misali.
Yeni kediyi restorantların birinin orada dilenirken buldular.
Yapılan şey acımasızdı. Kediler önce yeni olanın etrafını sardılar. Her birinin tüyleri diken dikendi. Bir hırıldamadır sürüp gidiyordu. Sonra önce biri, sonra diğer hepsi yeni kedinin üstüne çullandılar. Kedi çığlıkları kulakları tırmalıyordu.
İş bittiğinde yeni kedi kanlar içinde yerde yatıyordı. Diğerleri sanki hiçbir şey olmamışçasına kendi işlerine dönmek üzere dağıldılar.
Yaralı hayvanın yanına gittim hemen. Hâlâ yaşıyordu; fakat bir bacağı kırık, tek gözü ise yerinde yoktu. Bundan sonra bu da mahallenin sakat kedilerinden biriydi.
Organize bir kendine benzetme söz konusuydu.
İnanılacak gibi değil.
Kedilerin bunu neden yaptığını bilmiyorum. Belki topluma dahil olmanın bedeli, belki de bir tür toplum çapında aşağılık kompleksi. Fakat artık bu kedilerin nasıl sakat kaldığını biliyordum.
Yeni kedi bu haliyle ailesi tarafından pek sevilmedi ve sokağa atıldı. Daha geçen gün onu diğer kedilerle birlikte balıkçıların attığı küçük balıklardan yerken gördüm. Gözünü çıkaran beyaz kediyle yan yanaydı. Nedense iyice zayıflamış, sıçana dönmüştü.
Dalyan dediğin kesinlikle kedileriyle ünlü değildir, çünkü Dalyan'ın kedileri bırakın okşamayı, uzun süre bakılamayacak kadar çirkindirler.
Gönderen Gorgi zaman: Salı, Eylül 09, 2008 0 yorum
Etiketler: Kediler
Tan vaktiydi, hışırtıları duydu. Başını yazısından kaldırdıysa bu, kesinlikle hışırtılardan ötürü değildi.
Kıtırtılı hışırtıların eşliğinde Tchaikovsky'nin Rus Dansı çalıyordu.
Bak işte! Bahçedeki biber ağaçları yine kendilerini kaybetmiş, dans ediyorlardı. Yok, hayır, dans dediğinin bir düzeni olur; bunlar tepişiyorlardı. İkili olarak, üçlü bir yandan, beşi bir yerde halay çekiyorlardı hatta. Kökleri bir oraya bir buraya savruluyordu. Yerlere dökülen biber tohumlarının kesif kokusu sinüslerini açıyordu.
Morarmış ellerinden kalemini bıraktı. Mor suratındaki gözleri bir önündeki kağıda, bir dans eden ağaçlara kaydı. Bu yazıya zevk olsun diye başlamıştı, şimdiyse ona işkenceydi. Halbuki maksat eğlenceydi?
Kalemi çat diye vurdu kağıda, ucu kırıldı, kağıt yırtıldı. Yerinden kalktı, masanın ayağına takıldı, düşmedi, toparlandı, dansa katılmak üzere ağaçlara doğru koşmaya başladı. Deli kahkahalarla ağaç halayı ona da yer açtı.
Gönderen Gorgi zaman: Cumartesi, Eylül 06, 2008 0 yorum
Gönderen Gorgi zaman: Çarşamba, Ağustos 27, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Cumartesi, Ağustos 16, 2008 0 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Pazartesi, Haziran 02, 2008 3 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Mayıs 25, 2008 2 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Pazartesi, Mayıs 19, 2008 2 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Perşembe, Nisan 24, 2008 1 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Gönderen Gorgi zaman: Pazar, Ocak 13, 2008 5 yorum
Etiketler: Şiirimsi
Neden insanların ölme hakkı yok? Ölmek isteyenler bu isteklerini devlete bildirsinler, devlet bunlara gerekli psikolog ve doktorları gönderip bu kararlarından ne kadar emin olduğunu sordursun. Çözülecek bir şey varsa şayet ve kişiyi ikna edebilirlerse kişi devam etsin yaşamaya. Yok, edemezlerse o zaman yine devletin tahsis ettiği cellatlar tarafından en acısız şekilde öldürülsünler.
Bu arada, ölmek istediğimi sanmayın. Zorla elimde tuttuğumu bırakacak değilim.
Aslında bu garip yarım-fikirden bir hikaye de çıkabilir... hmm... Ya da boşver, diğer olası fikirlerin arasına atayım.
Gönderen Gorgi zaman: Pazartesi, Ocak 07, 2008 2 yorum
This Template is Brought to you by : AllBlogTools.com blogger templates