25 Ekim 2009


Potların adamıyım, Kişi. Gülme be.

Bugün, bir kişiyi telefonda tam üç kere tanımayarak büyük bir başarıya imza atmış bulunuyorum. O değil, kıza ayıp ve yazık oldu. Ben ise fazla alışkınım sanırım kendimin bu hallerine.

Dünkü yazıya bakarak, kendimi yine fazla irdelemiş olduğumu görüyorum. Bu huyum yüzünden tümör çıkartıyor olabilirim bak. Yapmamalı bu tür şeyler. Hadi yaptın, bari kendini vitrine koyma böyle böyle.

Yanlış anlama, Kişi, senden bir çekincem yok. Benimkisi bir nevi çıplak hissetme durumu.

Bu arada, belki kıçımın üstüne oturmak zorunda kalmış olabilirim; ancak bir şeyler yapmalı. Misal, bu arada şu hikayelerimi yine birkaç derginin gözüne gözüne sokabilirim. Belki bu sefer yayımlarlar. Acaba açılacak olan ameliyat yaramın bir fotoğrafıyla birlikte gönderirsem acırlar mı?... Eheh, saçmalık tabi ki. Zaten acınılarak bir şeyler başarmayı hayatta istemem, yapmam da. Sadece bu yüzden acı çekmek, gizli ve kendi kendine yapılan bir şeydir benim için. Gerçi son zamanlarda pek bir belli eder oldum. Yapacak bir şey yok.

Ne diyordum? Ha, evet, dergileri bir kez daha zorlamak. Yöntemlerden birisi de erotik bir kız ismi ile yollamak. Belki editörün ilgisini çekerim. Fotoğraf olarak da Stoya'nın bir fotosunu yollarım. Keh keh keh küh... Yeter, muhabbet sap(ıt)maya başladı.

Şimdi efendim, biraz gelişigüzel yazma vakti:

-------------------------------------

Ölüler de dans edebilirler, ancak görmek istemez kimse. Ölülerin oldukları yerde kalmalarını, gittikleri yerde rahat olmalarını istediğimizdendir bu körlük belki de. Ancak ben onların dansını gördüm. Ütopik bir kardeşlik ve barış vardı o dansta. Mezarlıkları gece dolaşmaktan korkar mısın? Ben korkardım, şimdilerde korkum daha bir somut. Bana sahip olmadığım bir şeyi anımsatıyor.

En son gördüğümde onu, karmaşık ayak hareketleriyle benden uzaklaşıyordu. Hem eğlenerek hem de üzülerek izledim. Ölü olan hangimizdi bilmiyorum; ancak farkında olduğum bir şey vardı ki ben dans etmiyordum.

Evvelsi gün evin önüne gelen kedi ile bir muhabbetim oldu. Ona verandaya çok fazla başka kedi kabul ediyor diye kızdım biraz. Bir de utanmazca birbirlerine sokulup muhteşem sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı nispet yaparmışcasına. Ne diyeyim, onların bu düşüncesizliğine biraz kırıldım. O ise umursamadığını söyledi. Kediler böyledir; ağızlarına geleni söylerler, sonra da hiçbir şey olmamışcasına patilerini yalarlar. Komşuluğumuzun sarsılmazlığına güveniyordu.

Kediye tekmeyi basmaya çalıştım, ustaca hamlemi savuşturdu ve koşarak uzaklaştı. Ertesi gün yine geldiğinde onu severken buldum kendimi. Sanırım komşuluğumuzda cidden sarsılmaz bir şey var. Şanslı bir kiracıyım sanırım.

---------------------------------

Herhalde bu günlük bu kadar yeter. Artık yatağıma uzanıp bir şeyler okuma vaktidir. Malesef şu sıralar şiir çıkartamıyorum. Aslında duygu bakımından pek bir doluyum ancak olmuyor işte. Bakalım bakalım, bir yerden patlayacak ya, göreceğiz.

Haden.


Art by Wicked-Juggalo-Girl @Deviant Art

1 yorum:

ILGIN dedi ki...

mr POTter
ingiliz aksanıyla ama