22 Eylül 2009

Penceremde çayır çimen kokusu, Kişi.

İngiltere'deyim. Londra. Çeşit çeşit yüz, istediğimden de fazla İngiliz aksanı, kalabalık capcanlı dopdolu sokaklar...

Camden Market'e gittim, daha sonra ise merkezde dolaştım. Tüm bu süre boyunca İngiliz aksanında söylenilen her kelimeyi yüksek sesle taklit etmek istedim. Kaç defa bağırmak istedim "I'm na fokin her!" diye, anlatamam. Ilgın'ın kulakları çınlasın.

Bu arada Londra halkı hakkındaki ilk izlenimlerim, onların oldukça sevecen ve yardımsever oldukları taraflarındadır. Kime yön, yol, yordam sorsam yardımcı oldu. Beşinden ikisi esprili çıktı. Falan filan fıstık işte. Tek bir günün deneyimiyle sonuca varmamalı belki de. Yine de fena bir yer değil.

Ve iki gündür hava güneşli. Bu aylarda böylemiş. İngiltere'nin o gelişigüzel, tuhaf yağmuruna yakalanmadım daha yani. Hevesle (!) bekliyorum.


Ve şu metro işi oldukça karmaşık. Fakat sanırım az çok anladım. İlk gün için şaşılacak bir şey değil bu kafa karışıklığı. Üstelik tüm bu süre zarfı boyunca Ece ve Sinem ile birlikteydim. Yani problem çözmek için uğraşmam gerekmedi, hep onlar yönlendirdiler beni. Yanımda yol gösteren birileri varken nereye gittiğime ya da nasıl gittiğime pek dikkat etmiyorum. Yalnız onlar da Londra'da yeni sayılırlar, o yüzden bazen hep birlikte kafa yormamız gerekti.

Ayrıntılara girmeyeceğim. Yarın vaktimi biraz müze falan gezmeye ayıracağım. Bir de Soho'nun dükkanlarına bir göz atarım belki ;) Bugün pek dolaşamadım sokakları dilediğimce.

Şimdi, biraz düşünceden bahsedeyim.

Bir zamanlar bir etkileşime inanırdım. Duyguların fikirleri değiştirdiği gibi fikirlerin de duyguları değiştirdiğini düşünürdüm. Bir duruma düşünsel yaklaşımınız ne hissedeceğinizi belirleyebilir. Ya da ani bir duygu yoğunluğu tüm aklınızı başınızdan götürebilir ve bir konu hakkındaki fikirlerinizin ne şekilde olacağını belirleyebilir. Bu çok hızlı oluyor, duygular ateş gibi. Öte yandan düşünce şeklinizde zaten var olan hislerinizi ya da hissizliğinizi değiştirebilirsiniz fakat bu çok daha uzun süren bir şey. İnsan bu ikincisini yapacak sabıra ve zihinsel disipline sahip oldu mu sanırım aşamayacağı çok az engel kalır.

Buna inanırdım. Fakat şimdilerde bunun biraz ütopik olduğunu düşünüyorum. Ya da eskisi kadar sabırlı ve iradeli olmadığımdan ve dolayısıyla da bunu bahsettiğim aklın duyguları şekillendirmesi/yönlendirmesi işini beceremediğimden artık bu düşünceyi takip etmeyi bıraktım diyelim.

Yeter bu kadar yazı sanırım. Burada saat 00:49. Türkiye'de olsam 02:49 olurdu. Eh, Türkiye'deyken saat 3'te 4'te yatmaya alışmış olmam burada işime yaradı. Geç yatma alışkanlığımın bu şekilde işime yarayacağı aklıma gelmezdi.

Şimdi, bu yazıya bir iki foto ekleyip bitireyim.

Haden.

0 yorum: