02 Eylül 2009

Not defterime düştüğüm birkaç gelişigüzel, belirli bir zaman sıralamasına tabi olmayan düşünceleri yazacağım sana, Kişi. Kaç.

  • Alış veriş yapan hanımların yanında gezmek sabrını, fiziksel dayanıklılığını, dişisel zevk algını ve dil kıvraklığını geliştirebilir. Devam etmeli.
  • Rengarenk ayakkabılarla gelen mutluluk. Fakat bir bedelinin olması samimiyetsizce. Para üstüne gelişen yaşam, mutluluk için sınırsız seçenek ve devinim sağlıyor; öte yandan tüm bunların parasal bir bedelinin olması bir şeyleri bozuyor . Bu hayata alışan insanlarsa buna göre değiştiler ve hâlâ değişiyorlar. "Her şeyin bir bedeli vardır." gerçekten bir doğa kanunu mu?
  • Ruhsal yorgunluk. Bu yorgunluğu sevgide, dostlukta, yani başkalarında gidermeye çalışıyoruz; fakat insan ilişkileri kendi içlerinde genelde çatışmayı da barındırıyor. Yalnızlık ise başlı başına ayrı bir ruh emici.
  • Belki de hepimiz yeniden doldurulması mümkün olmayan ayaklı pilleriz.
  • Huzur bulmanın ötesinde, huzur kaynağı olmak istiyorum sevdiklerim, etrafımdakiler için. Bu bir gaye olabilse, olsa, acaba ulaşılabilirliği var mı? Demek istediğim, uğraşılarak elde edilebilecek bir nitelik mi bu? Cevap ne olursa olsun, bir sırasının olduğunu biliyorum. Önce kendimi bulmam gerek.
  • Bir başkası. Bir başkası defterini neyle dolduruyordur? Bu, komşunun ne yaptığını merak etmek gibi bir şey. Tuhaf.
  • Tüm damarlarının cayır cayır yanması cehenneme özgü bir durum değil. Damara verilen bir ilacın bir dozu aynı işlevi görüyor. Röntgenciler!
Hepsini yazmayacağım tabi ki. Sonralara belki. Bazı düşünceler tuhaf olabilir ya da kulağa oldukça ham gelebilir; gelişen ve değişen şeyler bunlar. Şu anda aynı fikir ve hissiyatta olmayabilirim.

Misal, ruhsal yorgunluk konusunda şu anda o kadar da umutsuz değilim.

Ya da kapitalist bir yaşamın samimiyetsizliği konusunu pek kafama taktığımı söyleyemem, doğrusu sanki bu yaşamın bir parçası değilmişim gibi davranmak asıl samimiyetsizlik olabilir. Gereksiz yere, kendimi ayıramayacağım bir düzeni kötülemenin bir manası yok; kendi kendimi sıkarım o kadar.

Ayrıca, damarlarının cayır cayır yanması, ağzına metalik bir tat gelmesi ve bir an başının dönmesi herkesin yaşayabileceği bir deneyim değil. İlginç olduğunu söyleyebilirim.

Neyse işte, haden.

0 yorum: