31 Ağustos 2009

Zihin Kusuşu

Siper al, Kişi.

Akla gelip gelebilecek her türlü senaryoyu dalgaların ritminde tekrarla tekrarla tekrarla, derken nicedir aramadığın insanların aslında var olup olmadıklarını merak edersin de onlar da senaryolarına karışır ve bir nevi var olurlar. Ben hikayede sadece üç kişi olsun ister, repliklerini özene bezene inci gibi dizerken ne oldu da kendiliklerinden başka şeyler söylemeye başladılar da ben kendi kendime laf yetiştirmeye çalışır buldum şahsımı? Yapacak bir şey yok; kendi kendime kişi isimlerinden oluşan sonsuz renkte bir Rübik Küpü gibi evirip çevirdiğim şahsımın birkaç renkte ve isimde tutarlık göstermesini beklemek benim için bir umut kaynağı iken bunun bir suç olup olmadığını soruyorum kendime. Çelişkilerin adamı olmak, çeşitliliğin bir göstergesi. Orman gibi bir kişi. Ormanı ıslah etmek ne kadar akıl kârı?

Uzaydan girsem şu işte, tümden gelime baş vursam başım ağrır mı dersin? Tümünü geçtim, yek bir atomun içinde bir başka evren bulursam, ki bulacağımdan eminim, bıkıp o atomun yanında oturup kalmaktan korkarım. Peki bunu bulmaya ömür yeter mi? Sevgi yeter mi?

Ve gereksiz alınan yudumlar, seni esneten nefesler, tüylerini diken diken eden serinlikler... Bunlar olumlu şeyler fakat sen karamsarlığa kapıldığımı düşünürsen karamsarlığa kapılırım. Etkilenen yapıda bir karahindibağ çiçeğinin bir rüzgarda saldığı parçacıklar gibi gelişigüzel...

Körfezin ortasında uçan şeytan tüyünün orada ne işi vardı?

0 yorum: