18 Ağustos 2009

Kişi, çok yaklaşma fena halde radyoaktifim.

Bugün iki tane tetkikten geçirilmenin ardından bir süre hangi demire dokunsam çarpıldım. Yarın uyandığımda sol elimde bir altıncı parmak bulmayı bekliyorum. Bu kadar radyasyon bir işe yarasa iyi olur. Çocukluğunda çizgi roman okumuş birisi olarak, radyoaktivitenin benim için anlamı büyük. Belki yarın insanüstü bir şey olurum.

Abartmaya gerek yok, değil mi? Zaten insanüstüyüm, fazlası akla zarar valla. Keh keh keh.

"Üstün bir zekâ bencilliği, iktidarı, kibri reddettiğinde ve hakkaniyet ile içtenliği önemsediğinde çok mutsuz edebilir ona sahip olanı. Etrafında kendi zekâ seviyesinde olan kişiler bulamamak da öyle... Özellikle, samimi insanlarda zekasızlıkla, zeki insanlarda samimiyetsizlikle, sanki aralarında mutlaka bir ters orantı varmış gibi, karşılaşmak dayanılmaz olabilir." demiş Rengin Soysal, K Dergi'nin 140. sayısının arka kapak yazısında.

Bu mevzu hakkında düşüncelerimi şöyle dile getirebilirim: Bu gerçekten üzücü bir durumdur ve genelde böyledir. Hoşgörülü ve alçakgönüllü insanlar aklen pek zeki olmazlar, onlar için belki kalben zeki diyebiliriz. Öte yandan hakkaniyet ve içtenliğin zekasız bir kişinin takip ettiği içgüdüsel prensipler olması mümkünken, bunların zeki bir aklın üstün bilgeliğinin vazgeçilmez neticeleri olabileceklerini da savunabiliriz. Yalnız, hem üstün hem de alçakgönüllü bir aklın kendisini canlı tutmak için özel olarak uğraşması gerektiğini düşünüyorum. Kendisini keskinleştirecek fikir çatışmalarının olmadığı bir ortamda hoşgörülü bir akıl ister istemez körelecektir.

Bunu da dedim, konuyu uzatmayacağım.

Olasılıklar ve olasılıklar. Her şeyin sonunda yüz yüze konuşabildiğime sevindim, içime ukde olmuştu.

Uyku bastı, Haden.

0 yorum: