29 Temmuz 2009

Yazacaklarım pek de iç açıcı olmayabilir.

Her insan korkar. Yalnız korkaklığı hayatının temeline oturtmuş bir insanın yaşamına doğrusu pek imrenmem. Korktuğu için risk almayan, korktuğu için susan, korktuğu için sevdiğini belli etmeyen, korktuğu için kızmayan, korktuğu için karar vermeyen, korktuğu için kaçan, korktuğu için yalnız kalan, korktuğu için hep yalan söyleyen...

İnsanları oldukları gibi kabul etmekten, sevmekten bahseder dururum. Ne yalancıyım. Yukarıda bahsettiğim türden insanlar beni çileden çıkartıyor. Bu pasiflik, bu kendini kabul etmemezlik, bu korkaklık beni tiksindiriyor ve hemen oradan uzaklaşmak istiyorum. Malesef uzaklaşmak her zaman mümkün olmuyor.

Bir şeyleri yapmayı ertelediğim zamanlar bunun nedenini anlamak üzere biraz kendimi kurcalayıp da aslında korktuğumu anladığımda kendime karşı öfke duyuyorum. Fakat korku öyle bir şey ki, bir kere içine oturdu mu aşması çok güç bir yapışkan oluveriyor sen önceden farkına varsan dahi.

Bu sebeple inatla aşamadığım şeyler yüzünden kızıyorum kendime. Yapamadıklarım veya diyemediklerim yüzünden kendi kafatasımı kemiresim geliyor. İnsanlar! Size kırıcı konuştuğumu mu sanarsınız? Hayır, size kırıcı konuşmuyorum. Siz gelin kırık kafama sorun ne kadar kırıcı olabileceğimi.

Şu Facebook öfkemden pay alıyor. Bazı düşüncelerden kaçan korkak hallerime yataklık etmekle suçluyorum kendisini. Ayrıca bir yararını da görmedim insanların fotolarına bakıp onların hayatlarından kesitler çalmak dışında.

Şiir miir de yayınlamayacağım sanırım. Bıktım buruk şeyler yazmaktan. İstediğim akıllara ulaşmıyor, hedeflediğim gözlerin ilgilisini çekmiyorsa, ilan etmenin bir anlamı yok.

Araya koyduğum mesafeyi sikeyim.

0 yorum: