28 Temmuz 2009

Sanırım kararımı verdim, Kişi. Bir süre daha ahmağı oynamaya devam edeceğim.

Durum şu ki, hiçbir zaman 'bilir kişi'lerle aram iyi olmamıştır. Bir kişi bir şeyi en iyi bildiğini iddia edince ben ters tepiyorum. Bakalım el mi yaman ben mi. Delilik bu acı dolu anlarda bile kahkaha attırsın bana.

Sonumuz hayrola.

Kendisini gerçekten çok beğenen insanlar, sorarım, nedir kendinizle derdiniz? Nedir ıspatınız? Kabul edin halinizi ve gelin hep birlikte gülelim.

Gidip gelen aklımı bağışlayın. Bugün fotoğraflara bakınca tekrar fark ettim kendimi. Nereden geldiğimi falan. Ne olduğumun farkına varmak iyi geldi.

Kendi kendine yaratılan imgelerin/hayallerin/yanılgıların ağına düşüp kendini unutmak diye isimlendirdim bunu. Örümceği olmayan gümüşten ağlar.

"Örümceği olmayan, gümüşten ağlar." Vayt! Gel gelelim bundan anlam çıkartmak benim aklıma özgü bir şey de olabilir. Şimdi ben insanların bunu anlamasını beklersem, bu hayal kırıklığı olmaz mı? Hele hele sevdiğin ve özellikle ilgisini istediklerin. O yüzdendir, eğer ki edebiyat yapıyorsanız ve içinizden geldiği gibi yazıyorsanız, muhtemelen pek az kişi sizin kelimelere yüklediğiniz anlamları çıkartacaktır. Gerçi, okuyan kişi anlam çıkarmaya niyetli olmaya görsün, elbet bir şeyler anlar; sizin söylemek istedikleriniz olmasa dahi. Bu bakımdan okuyup da anlamadım diyene gocunmaya hakkımız var mıdır yeterince uğraşmıyor diye? Sanmıyorum. Kendimden biliyorum, olmadı mı olmuyor. Hele ki şiir yazıyorsanız, hiç olmuyor. Kişi her zaman niyetini koruyamıyor. Biraz ruh hali işi.

Şimdilerde huzur olmak isterim.

Öte yandan hayatımın gittiği belli bir yönünün olmaması, bu huzuru imkânsız kılıyor. Kendime öyle ya da böyle bir yön belirlemeliyim. Yaz da bitiyor zaten. Bahaneler azalıyor.

Çok yazdım, okuyan sıkılacak.

Haden.

0 yorum: