25 Haziran 2009

Ey kişi, bu bir şiir değildir. Birkaç gün önceki ben sana vaatte bulunmuş olabilir fakat sen takma o kendini bilmezi. O kişi kendini bilmezken birkaç gün sonraki beni nasıl bilsin hem?

Yine de içimden gelerek yaptığım şeyler çok. Tıpkı o sözü verdiğim zamanki gibi. Ya da bir koşu gidip çiçek aldığımda...

Kitap okumamın ardından içimden yükselen deliliği seviyorum. Zihin durmuyor, koşuyor, kelimelerle doluyor taşıyor. Böyle bir zihin yazıyor hikayeleri, şiirleri. Böyle bir zihin hem korkutuyor hem de rahatlatıyor beni.

Edebiyat insanı yanlış yönlendirebilir, biliyorsun. Yani, okuduklarını anlam, alt anlam ve yargı süzgeçlerinden geçirmeden olduğu gibi alan insanlar var. Bu insanlar bir şey kağıt üstüne basılmışsa kesin doğruluk taşıyordur gibisinden bir yanılgıya düşüyorlar bazen. Kendi ilk gençlik yıllarımda da okuduğum kitaplardaki bazı öğelere fazla değer verir o öğeleri gerçek hayatta arardım. Öyle değil işin aslı elbet, zamanla öğreniyorsun. Benim sinirime dokunan o kadar şey okuyup bu yaşlarında hâlâ kendi dünyalarını okuduklarıyla tanımlamaya çalışanlar. Kişi edindiği bakış açılarının yardımıyla kendisininkini genişletmeli, bir dar bakış açısından ötekine geçerek kendisini kandırmamalı.

Bir de tam olarak anlamadığı şeylere tapınanlar var ki o bambaşka bir konudur.

Bugün, hoş bir gündü. Gerek sevdiğim birisi ile saatler geçirerek (ve sonrasında tek başıma) kendime vakit ayırmış oldum. Beş güzel kıza çiçek aldım (birisi çok özeldi fakat ışıltısını sadece ben görebiliyordum.) Olasılıkların oyunu sayesinde kitapçıda dostlarla karşılaştım (sürpriz karşılaşmalara bayılırım.) Aldığım kitabı hemen okumaya başladım falan filan fıstık. Seni ayrıntılara boğmayacağım.

Bir dahaki sefere belki bir şiir görürsün ha?

0 yorum: