29 Mayıs 2009

Kelimelerle aram iyi değil. Gerektiği zamanlarda kelime dağarcığın kapanıveriyorsa, o zaman kelimelerle aran iyi değil demektir.

Misal, üzülen bir insana diyebileceğim şeyler bir elin parmaklarını geçmiyor. Hissim başka, hissim gözlerimi yaşartıyor. Öte yandan kelimelerim kıt, kelimelerim odun. Kızıyorum kendime, demek ki yeterli değilmiş tüm bu yazılar. O kadar da yazmıştım halbuki.

Tabi yazılanların benmerkezli olmasının da bu duruma etkisi büyük. Eminim kendimi anlatmaya başlasam bir sözlüğe dönerim. Hatalı gelişim süreci. Biraz daha okumalısın, Mete.

Hepsi bir yana, güzel günlerin sonlarında insanlar nereye giderler? Benim gittiğim yer en azından benim için belli. Misal bugün iki güzel insandan ayrıldıktan sonra (ki sevdiğim birisini bu sıcakta otobüslerde sürünmesin diye evine benim bırakmam gerektiğini fark ettiğimde çoktan iş işten geçmişti. Aklıma bile gelmiyorsa demek ki var bir salaklık.) ben kendimle ne yapacağımı düşündüm. Kendimi hangi mekana bırakıp davranışlarımı inceleseydim? Bazen yapıyorum, bir yere gidip gelişigüzel yürümeye bakınmaya başlayıp bir süre sonra oturduğumda yaptıklarımı neden yaptığımı düşünüyorum. İnsanın kendi kendisiyle oynadığı oyunlara tuhaf bir örnek.

Fakat eve gittim. Yolda şarkı söyledim (evet, arabada şarkı söylerim). Eve vardığımda üstümde tuhaf bir ağırlık ve her zamanki çengelli ağrım vardı. Sitenin su hattının onarımı için sitenin her yerini kazmışlardı. Evin etrafındaki resmen bir hendek, baktığında fareleri görebiliyorsun içinde. Bir an su birikintisinin içinde timsah arayarak kendimi eğlendirdim. Sonra yattım kanepeye, aklımı ağrımdan uzaklaştırmak için düşüncelere daldım. Evim, huzurlu bir mekandı o an. İnsanları düşündüm, geleceği düşünüp kendimi özellikle sağlıklı hayal ettim (olumlu düşüncenin gücü! DAN DAN DAN!), kendimi değil yaşadıklarımı düşündüm, gün ortasından bugünü tekrar gözden geçirdim ve nispeten memnun kaldım. Yanlış anlama, memnuniyetsizliğimin tek sebebi kendi huysuzluğum. Zamanında yapmadıklarım, yapamadıklarım, yapmanın aklıma dahi gelmediği şeylerin yan etkileri bunlar. Yan etkileri bol zamanlar yaşıyorum.

Uyumuşum. Kendime geldiğimde elektrik yoktu, su yoktu. Kitap okudum... Anne geldi, apar topar Özdere'ye geldik. Beni Gaziemir'de tutan hiçbir şey yok. Buraya gelerek olasılıkları da öldürmüş oldum.

Evet, durduk yere günümü anlattım sanırım. Ne kötü bir alışkanlık, günlük mü yahu burası? Günlük başka.

Güzel insanların nereye gittiğinden açılmıştı söz. Ben nerede olduğumu bildim. Fakat ya onlar? Sanırım bu konuda düşünmenin anlamı yok, hem beni ilgilendirmiyor ki. Şimdi düşününce gerçekten ilgilenmediğimi fark ettim. Fakat bu şu an için, bir zaman evvelki ilgimin gerçekliğini değiştirmez. Sadece ilgisi çabuk değişen birisiyim.

Yazılan şiirlerin kişiselliği su götürmez. Bir kişi için yazdığın şiiri o kişinin kendisine vermek büyük cesaret ister. Yok lan, istemez. Sadece karşıdakinin yanlış anlayacağından korkarsın, ya da doğru.

Ya ne yazayım ben buraya, bırak be, yazdıkça batıyorum. Benim buraya adam gibi bir şeyler yazabilmem için öncelikle Ilgın gibi kırk matbaa kitap okumam gerekiyor. O yüzden fazla bir şey bekleme.

Haden.

0 yorum: