30 Ocak 2009


İş yerinden çıkmış, yorgun, argın, durağa doğru yürürken, havada çok değişik bir koku vardı. Öyle iç bunaltıcıydı ki tepki göstermeden edemedim. Etrafa bakındığımda, diğer insanların, hatta caddenin karşısındakilerin bile buruşuk yüzlerle etraflarına bakındıklarını gördüm.

Devam ederken yolda birdenbire önüme çıkan bu kadın, çok eskilerden gelmiş gibiydi. Şaşırdım doğrusu; fakat hiç bozuntuya vermedim. Bir yandan da üstüme çöken bu uyuşukluğun sebebini merak ediyordum.

Etraf çocuklarla dolmuştu. Kadın önümde küçük bir reverans yaptı, elimi uzattım. Elini nazikçe avucuma koydu, bir dansa tutuştuk.

Çocuklar durmadan gülüyordu. Kadın ben onu döndürürken çantasını fırlattı. Düştüğü yerde çantasından koca bir elma şekeri fırladı. Kıpkırmızı, parlak, çok özel bir şeker olduğu her halinden belliydi. Kadın kendi halinde dans ederken elma şekerine ulaşmak istedim, fakat ben davranamadan kirlenip çürümüştü bile.

Bana doğru gelen kadının yılankavi hareketleri aklımı çeldi. Ne kadar da güzeldi.

Ben de kendimi kaptırdığımda, bir adam yerdeki çantayı kaparak koşmaya başladı. Umursamadım. Zaten çantayı alıp, hızla kaçan hırsız da birden düştü. Çocuklar hırsızın tepesine binerken biz son figürleri yapıyorduk. Muhteşem bir danstı.

Dans bittiğinde ben de bittim; bilincimi yitirdim. Daha sonra kendime geldiğimde hastanedeydim. Öğrendiğime göre bu teröristlerin yaptığı bir kimyasal saldırıymış, fakat bazıları bunun Amerika'nın üstümüzde yaptığı bir deney olduğunu söylüyor. Bilmiyorum, itiraf etmeliyim, daha sonra helikopterle çekilmiş olay yerinin görüntülerini izlediğimde, durağa gelmeden hemen önce boşlukla dans eden adamı izlerken çok eğlendim.


Art by Reaubain @ DeviantArt

24 Ocak 2009

Bir ayrılık sürecinin ne kadar uzayabileceğini bir yazar olarak ben bilemiyorum. Fakat bu çiftin bağıra çağıra kavga ederek bu sokağa girmelerinin öncesinde aynı konu hakkında kaç gündür tartışıyor olduklarını öğrendiğimde, ki güvenilir bir kaynaktı sizi temin ederim, ben bile şaşakaldım.

Bu sokak dar, yağmur sonrası çamurlarını birkaç gün boyunca kurutamayacak kadar nemli, ve evlerin kömür sobalarının bacalarını anlamsız bir şekilde hemen birinci kattan çıkarmasından ötürü oldukça da dumanlıydı. Sokaktaki yegane renkli şeyler demir parmaklıklı balkonlardaki temizlikleri tartışılır çamaşırlardı.

Sokağa girerken yerdeki moda dergisine basan, erkekti. Dergi bu ay duvak tasarımlarını işliyordu.

Kızın küpeleri değişik taşlardandı. Aslında bildiğin taş... Fakat bunu kimse söylemeye cesaret edemiyordu. Sinirle başını sallarken küpeleri zincirin ucuna mıhlanmış birer gülle gibi sallanıyor, her seferinde kız eliyle onları durduruyordu.

İlginçtir, sonunda durdular. Kız sinirle bir şeyler anlatıyordu. Erkek, yerdeki dergiye baakıyordu. Neden sonra erkek bir anda ileri atılıp balkondaki asılı çamaşırlardan bir don kaptı.

Don, pembeydi.

Donun lastiğini çekiştire çekiştire kızın burnunun dibine tuttu.

Adam haklı. Bu hikaye çok uzadı.

Donu adamın elinden kaptığıyla çamura atan kız fırçalamasına geri dönüyordu ki evin balkonunda kahramanımız teyze belirdi ve benim bile cesaret edemeyeceğimi yapıp belki elindeki çalı süpürgesinden güç alarak ikiliyi sokaktan kovdu; ciyak ciyak.

Çift koşarken birbirine daha yakındı.

Bir evlilik daha kurtulmuştu.

20 Ocak 2009

bin kapı açık bırakırım
bu yüzden kalabalık sözlerim:
bin tane kapı, zarifçe giresin diye
hayatıma; Ve tam bin kapı, çalımlayıp
kaçabilesin diye, zahmetsizce.

Daha mı iyi olurdu;
sözleri
yalınayak
yüzüne
vursam
canın acırdı belki, bilirsin
korkardın hatta.


Acıtmak istemem,
ya da korkutmak,
bilirsin.

Art by christo42 @ DeviantArt

18 Ocak 2009

Bakadurdum sana olan her şeye
Karardın, soldun, neler oldun?
Bakakaldım is bağlamış sözlerine
Keşke okuyup çevirmen olacağıma, diyorum,
Baca temizleyicisi olsaydım.
Art by Moryah @DeviantArt

09 Ocak 2009






bu yerde

halı değil

taş değil

kedi de değil

ben döşeliyim



Art by Fingathing @ DeviantArt