21 Ekim 2008

Yavşak Bir Aşk Hikayesi

Gün be gün blogun kalitesini aşağı çekiyorum.
----------------------------------------------

Belediyenin daha o sene yaptırdığı sahil yolunda yürümeyi alışkanlık edinmişti: Her gece saat biri vurduğunda, ay ışığı denizin huzursuz kıpırtıları üzerinde dans ederken, yalnız halde, ağır adımlarla... Yol yeniydi; ama onun yolundaki taşlar adımlarıyla eskimişti bile. Yürüken ne yaptığını, veya neler gördüğünü hiç hatırlamazdı; her gece yaptığı sanki düşsel bir yolculuktan ibaretti sanki.


Düşsel... Yürüyüşlerine ilk başladığı zamanlarda bir eşlikçisi vardı; ters yönlere giderlerdi ama bir şekilde birbirlerinin eşlikçisiydiler. Daha ta nerelerden bakışmaya başlar, birbirlerine sırtlarını dönene kadar da ayırmazlardı gözlerini. O bakışmalar ki saatlerce sohbete bedeldi. Biri bakar öteki dinlerdi. O ona o gün yaşadığı güzel uyanışı anlatırdı, diğeri ise pişirdiği harikulade yemeği. Bazen üzüntülü olurdu, dalgın bakışlarından anlardı; sormaksızın ona anlayışla bakardı, aslında tek bir şey dahi anlamadığı halde.

Bu böylece sürüp gitmişti, tek bir kelime etmeksizin; ta ki bir gece yolda kendisini tek başına buluncaya kadar. O zamandan beridir onu görmüyor, artık yürüyüşleri sırasında gözleri hep diğerlerinin arayışı içinde. Sonunda eve döndüğünde ise yüzünde bir ıslaklık hissediyor. Ne olduğunun farkında değil; hava mı çok nemli, yoksa bunlar yalnızca gözüne kaçan çapakların neden olduğu gözyaşları mı?

0 yorum: