06 Eylül 2008

Tan vaktiydi, hışırtıları duydu. Başını yazısından kaldırdıysa bu, kesinlikle hışırtılardan ötürü değildi.

Kıtırtılı hışırtıların eşliğinde Tchaikovsky'nin Rus Dansı çalıyordu.

Bak işte! Bahçedeki biber ağaçları yine kendilerini kaybetmiş, dans ediyorlardı. Yok, hayır, dans dediğinin bir düzeni olur; bunlar tepişiyorlardı. İkili olarak, üçlü bir yandan, beşi bir yerde halay çekiyorlardı hatta. Kökleri bir oraya bir buraya savruluyordu. Yerlere dökülen biber tohumlarının kesif kokusu sinüslerini açıyordu.

Morarmış ellerinden kalemini bıraktı. Mor suratındaki gözleri bir önündeki kağıda, bir dans eden ağaçlara kaydı. Bu yazıya zevk olsun diye başlamıştı, şimdiyse ona işkenceydi. Halbuki maksat eğlenceydi?

Kalemi çat diye vurdu kağıda, ucu kırıldı, kağıt yırtıldı. Yerinden kalktı, masanın ayağına takıldı, düşmedi, toparlandı, dansa katılmak üzere ağaçlara doğru koşmaya başladı. Deli kahkahalarla ağaç halayı ona da yer açtı.

0 yorum: